Gelişmiş Arama
Ziyaret
6446
Güncellenme Tarihi: 2011/04/28
Soru Özeti
Bazıları irfan ve arifle mücadeleye girişmiş, bunun için hadislere bile isnat etmişlerdir. Neden?
Soru
Son zamanlarda bazı dini blog ve sitelerde açıkca irfan ve arifle mücadeleye girişilmiştir. Bu sitelerde Allame Tabatabai, Hasanzadei Amuli, Molla Sadra, Hafız ve Mevlana gibi çehrelere hakaret edilip şiddetle karşı çıkılmaktadır. Ve bu siteleri yayınlayanlar, kendi deyimleriyle hadis ve rivayetlerden faydalanmaktalar. Sizden ricam bu konuda bana yardımcı olmanızdır.
Kısa Cevap

İrfan, sezgi ve batınla elde edilen özel bilgidir. Böyle bir bilgi edinme şekli belli nefsi tezkiye ve programlara bağlı olduğu için ameli veya seyr u süluk yöntemlerine de irfan denmiştir. Gerçek arif, özel amelleri yerine getirerek Allah-u Teala’ya, sıfatlarına ve fiilerine şuhudi (sezgisel) ve huzuri bilgi elde eden kimsedir.

Bu meseleye karşı çeşitli tavırlar alınmıştır. Kimileri İslamda irfan denen bir şeyin olmadığını, onun bidat, ariflerin de sapıtmış olduğunu söylerken, kimileri de irfan adına öyle şeylere inanırlar ki onları kitap ve sünnette bulmak mümkün değildir. Böyle şeyler açık nasslara aykırı olup tevil edilecek türden değillerdir. Yine amel açısından da bir taraftan kendi başlarına adap ve kural koyar veya gayr-i islami fırkalardan ameller alırken, diğer taraftan ermiş arifin farzlarla mükellef olmadıklarına inanırlar.

Gerçek şu ki, irfana muhalif olanların sağlam ve elle tutulur bir delilleri yoktur. İrfan İslamın bir parçasıdır, hatta onun ruhu ve beynidir. İrfan da İslamın diğer bölümleri gibi Kur’an ve nebevi sünnetten alınmıştır. Bu da, irfandaki seyr u sülukun şeriata rağmen ondan ayrı bir yol olmadığını gösterir. Hatta şeriatın içinde ve onun boylamındadır. Başka bir ifadeyle şeriat ahkamı açıklarken, irfan bu ahkamının sır, hikmet ve hakikatlarını keşfeder. Ancak bu söz ‘irfan diye sunulan herşey doğrudur’ manasına gelmez. İslamın sunduğu irfanın -kendi yerinde bahseldiği gibi- kendine özgü dalları vardır.    

Ayrıntılı Cevap

İrfan lugatte tanımak/bilmek demektir. Istılahta ise sezgi ve batın yoluyla elde edilen özel bilgiye denir. Böyle bir bilgi edinme şekli nefsi tezkiye etmeye ve özel programlara bağlı olduğu için ameli veya seyr u süluk yöntemlerine de irfan denmiştir.

Bu açıklamaların ışığında gerçek arifin, özel amelleri yerine getirerek Allah-u Teala’ya, sıfatlarına ve fiilerine şuhudi (sezgisel) ve huzuri bilgi elde eden kimse olduğunu söyleyebiliriz.

İrfanın ve ariflerin seyr u sülukunun doğruluğu hakkında birçok ihtilafın ortaya çıkmasına neden olan şey, acaba ‘İslam’da irfan denen bir şey var mıdır, yoksa Müslümanlar onu başkalarından mı alıp dine sokmuşlardır’ şüphesine verilen cevapların farklılığından kaynaklanmaktadır.

Bu soruya cevap verilirken kimileri İslamda kesinlikle irfanın olmadığını, onun bidat olduğunu ve ariflerin yoldan çıktığını söylerken, kimileride tam aksine onun İslamın bir parçası, hatta İslamın ruhu ve beyni olduğunu, İslamın diğer bölümleri gibi Kur’an-ı Kerim’den ve nebevi sünnetten alındığını söylemekteler.

Kur’an-ı Kerim’i, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’inin (a.s) sözlerini dikkatle inceleyen kimse şüphesiz irfan hakkında çok derin ve manası çok yüce konuları bulacak, irfana ait seyr u süluk düsturları görecektir. Örneğin Tevhid suresi, Hadid suresinin ilk ayetleri ve Haşr suresinin son ayetleri, zat, sıfat ve fiillerin tevhidine ait ayetlerdir; yine Allah’ın varlığının bütün alemde olduğuna, bütün varlıklara ihatasına, bütün varlıkların Allah’ı tekvini olarak tesbih ve secde ettiklerine dair ayetlere işaret edebiliriz.

Aynı şekilde özel adap ve sünnetleri içeren ayetler var ki, onlara İslam’ın seyr-u süluku diyebiliriz. Tefekkür ayetleri, zikir ve daimi teveccüh, gece ibadeti, oruçlu olmak, geceleri uzun secdeler ve tesbihler etmek, huzu, huşu, ağlamak, ibadette ihlas, Allah’a olan bağlılıktan dolayı Onun kurb ve rızasına ulaşmak için hayır işler de bulunmak, tevekkül, rıza, teslimiyet hakkındaki ayetler; Resul-i Ekremin (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’inin (a.s) bu konularla ilgili sözleri, duaları ve münacaatları sayılmayacak kadar çoktur.

Ayetlerin, Resul-i Ekremin (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’inin (a.s) bu düsturlarına rağmen ifrat ve tefrite gidenler de vardır. Dar görüşlü ve zahirci tefritçiler, bu düsturlara düşük manalar yükleyerek ayet ve rivayetlerin yüce manaların içini boşaltan kimselerdir. Onlar genel olarak İslamda irfan denen şeyin varlığını inkar ederler.

İfratçılar ise irfan adına öyle şeylere inanırlar ki, din, kitap ve sünnetten asla böyle şeyler yoktur. Böyle şeyler açık nasslara aykırı olup tevil edilecek türden değillerdir. Yine amel açısından da bir taraftan kendi başlarına adap ve kural koyar veya gayr-i islami fırkalardan ameller alırken, diğer taraftan ermiş arifin farzlarla mükellef olmadığına inanırlar.

İfrat ve tefrite gitmeyenler ise irfan seyr u sülukunun şeriatın yanında kendi başına bir yol olmadığına, aksine onun daha dakik ve latif bölümü olduğuna inanırlar. Şeriatı ahkama özgü kılarsak şöyle dememiz gerekir: Tarikat, şeriatın boylamında veya onun batınında yer almaktadır. Örneğin, şeriat namazın dış ahkamını belirlerken irfan namazda dikkatlerimizi nasıl toplayacağımız ve kalp huzurunu nasıl sağlayacağımız konusunu üstlenir. [1]

Ancak bu söz, irfan diye sunulan her şeyin doğru olduğu manasına gelmez. İslamın sunduğu irfanın -kendi yerinde bahseldiği gibi- kendine özgü dalları vardır.

İslami irfanı ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi için bkz: balagh.net sitesi ve 1223. Soru (site:1220), 2389. Soru (site:2548) ve 924. soru (site:1490).


[1] - Muhammed Taki Misbah, Faslname-i Marifet, sayı:21’de ki İrfan ve Hikmet-i İslami makalesinin özeti

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar