Gelişmiş Arama
Ziyaret
9690
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Acaba İmam Ali’nin (a.s.) Peygamber’den (s.a.a.) soru sorması İmam’ın sahip olmuş olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor mu? Şia’nın itikat ve inancına göre İmam’ın sahip olduğu ilminin sınırı ve alanı ne kadardır?
Soru
Şiiler, İmamlar geçmişte olmuş bitenlerden haberdar, gelecekte gerçekleşecek olanları biliyorlar. Hiçbir şey onlardan gizli değil, her şey onlar için açıktır. Ali (r.a.) ilmin kalesi ve kapısıdır diyorlar. Gerçekten öyle ise neden Hz. Ali mezi’nin hükmünü bilmiyor ve mezi'nin hükmünü öğrenmek için birisini Peygamberin (s.a.a.) yanına gönderiyor?!
Kısa Cevap

İmam’ın ilminin zarureti hakkında hiç kimsenin şekki ve şüphesi yoktur. Bu bağlamda Müslümanlar arasında her hangi bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Ama bu ilmin niceliği ve niteliği hakkında Müslümanlar arasında ihtilaf var olmaktadır. On iki imam inancına sahip olan İmamiye Şia’sı anlayışında imam olan bir kimse en azında imam olabilmesi, insanları saadetine kavuşturulması için ve onların hidayetiyle alakalı ne gerekliyse bilmelidir. Hakeza imam, imam olduğu dönemde insanlar içinde en âlim ve en bilirkişi olmalıdır. Şia inancında imamın ilmi kesbi ve kazanılmış değil, bilakis zatidir. Hakeza Şia inancında imam’ın sahip olduğu ilim ve bilgiler ya Peygamber (s.a.a.) tarafından kedisine verilmiş veya başka yollarla ona ilham edilmiştir. Bu nedenle kendisinin peygamberden sorup ondan bazı şeyleri öğrenmekle Onun ilminin genişliği arasında hiçbir tezat ve tenafi söz konusu değildir ve olamaz.  

Hz. Ali (a.s.) Peygamberden (s.a.a.) sordurup ve ondan öğrenilmesini istemiş olmasında kayda değer bir başka ihtimal de söz konusudur. O da şudur: Hz. Alin’in (a.s.) meselenin hükmünün Peygamberden öğrenilmesini istemiş olmasında öğretici ve eğitici bir durum vardır. Şöyle ki, İmam (a.s.) kendisinden sorulan soruyu Peygamberden (s.a.a.) sorulmasını istemekle diğer insanlara Peygamber (s.a.a.) döneminde Peygamberin ilmi konumunu, merciiyet ve kutsiyetini korumalarını hedeflemiş ve bunu onlara tefhim ettirmek istemiştir.

Ayrıntılı Cevap

İmam olan bir kimsenin ilim sahibi olması gerekir noktasında Müslüman Mütekellimler arasında her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hakkında Mütekellimlerin ihtilaf ettikleri şey imamın sahip olduğu ilmin niceliği ve niteliğidir. Şia dışındaki Müslüman Mütekellimler imam olan bir kimse için içtihatsal ve hatalı olma ihtimalini taşıyan bir ilim türünü yeterli görmüşlerdir. Şeriatın detaylı hükümlerini bilmesini bile gerekli görmemiş / görmemektedirler.  Ama imamiye Şia’sının itikadı ve inancı gereğince imam olan bir kimse için, şeriatın detaylı hükümlerini kapsayan, hatalı olma ihtimalini taşımayan ve fiili niteliklerine haiz olan bir ilim türünü gerekli görmüş ve görmektedirler. Hakeza onların inancı gereğince imam olan bir kimse toplum ve camianın içinde en bilir ve en âlim kişi olmalıdır.  

 

İmamın İlmi Ve Kapsamlılığı:  

İmamın ilminin kapsamlılığı hakkında Şia düşünürleri arasında tek bir görüş söz konusu değildir. Ama imamın imameti için lazım, toplumu mutluluk ve saadetlerine kavuşturmak için ihtiyaç duyulan her ne varsa imam bilmelidir noktasında görüş birliğindedirler.  

İbni Meysem-i Behrani Şia Mütekellimlerinden şöyle naklediyor:

İmam, imamet makamını ifa edecek için gerekli olan bütün bilgilere sahip olması gerekir. Bu bilgiler ister dini, ister dünyevi olsun fark etmiyor. Şeriatın, siyasetin, adabın ve çekişmelerin arasını bulma hükümlerini bilmesi gibi.[1]

Araştırmacı Şeyh-i Tusi imamın sıfatlarını sayarken şöyle yazıyor: İmamın üçüncü sıfatı, bütün meselelerle ilgili ve işler ile alakalı bütün bilgileri bilme niteliğidir. Yani aklın hükmü gereğince imam, imamet makamının gerektirdiği konularla alakalı bilgi sahibi olması gerekir. Hükümeti idare etme yöntemi, toplumun siyasi işlerini, onların maslahatlarını ve zararlarını içeren konuları bilmesi lazım. Hakeza imam şeriat ve dinin bütün meselelerini bilmelidir. Zira imamın vereceği hüküm şeraitin düsturlarına uygun olmalıdır”.[2]

Şiaların saygın âlimlerinden seyit Murtaza şöyle yazıyor: "İmam için imamet ve velayetiyle alakalı olan ilimler dışında kalan bilgileri imam için gerekli görmekten ve vacip saymaktan Allaha sığınırım"[3].

 

İmamın İlminin Kaynağı   

Sorulan sorunun cevabını bulmak için dikkate alınması gereken noktalardan birisi imamın sahip olduğu ilmin kaynağının ne olduğudur. Yani imam kendi ilmini hangi kaynaklardan aldığı meselesidir?. Peygamber ve Ehlibeytten nakledilmiş bazı rivayetlere göre imamların sahip oldukları ilim aşağıdaki kaynaklardan sağlanılmıştır:

1-   Peygamber (s.a.a): Hz. Ali (a.s.) Peygamberin (s.a.a.) yanında büyüdü ve Onun yanında eğitim gördü ve eğitildi. O Peygamberin has ve mümtaz öğrencilerinden idi. Hz. Ali'nin kendisi şöyle buyuruyor: “Allahın Resulü bana bin babı öğretti bu bin babın her birisinden bin bab daha benim için açıldı”.[4] İmam Sadık’dan birisi, sana sorulan soruya nasıl cevap veriyorsun diye sorduğunda İmam onun cevabında şöyle buyuruyor: “Sana verdiğim cevap peygamberin (s.a.a.) vermiş olduğu cevabın aynısıdır”.[5]

2-   Melekler ile irtibatlı olmaları: Melekler ile irtibatlı olmak Peygambere has bir durum değildir. Kuranı kerimde Peygamber olmayan; örneğin hz. Meryem gibi bazı kimseler Melekler ile irtibatlı olduğunu söylemektedir. Rivayetlerde imam için zikir edilen bir hususiyet “muhaddes” olmalarıdır. Melekler imamlarla konuşuyor anlamındadır. İmam Sadık (a.s.) “muhaddes” şeklindeki özelik ve hususiyet hakkında şöyle buyuruyor: “imam meleğin sesini işitiyor. Ancak onun şahsiyetini göremiyor”.[6]

3-   Sadece İmamların (a.s.) ihtiyarinde bulunan kaynaklar: İmam Ali'nin kitabı ve Hz. Fatmanın (s.a.) Mushafı gibi.

4-   İlham: İmam Bakır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Hz. Ali (a.s.) sürekli Allah'ın kitabı ve Peygamberin sünnetiyle amel ediyordu. Yeni kuran ve sünnette olmayan yeni bir meseleyle karşılaşsaydı Allah u Teâlâ gerçekleşen yeni meselenin hakikatin hükmünü Hz. Ali'ye ilham yoluyla bildiriyordu"[7].

 

 

İmam Ali'nin (a.s.) ilmi:

Hz. Ali'nin herkes den âlim olduğu gün yüzü gibi açık ve herkes tarafından bunun böyle olduğuna itiraf edilmiştir. Hem Şia kaynaklarında ve hem ehlisünnet kaynaklarında Peygamber'den (s.a.a.) şöyle nakl edilmiştir. "ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır".[8] İkinci halife defalarca: "Ali olmamış olsaydı Ömer helak olacaktı" demiş.[9]

Ehlisünnetin büyük âlimlerinden olan Fahru Razi Emirulmüminin’in ilmi hakkında şöyle buyuruyor: "Ali bütün ilimlerde söz sahibidi. Bütün âlimler bütün ilimlerde onun öğrencileri konumundadır. Tefsir konusunda herkes ibni Abbasın öğrencisi idi, ibni Abbas da Ali'nin öğrencisiydi. Kelam ilmini başlatan kimse bağlamında hiç kimsenin şüphesi yoktur ki Ali'dir. Ali peygamberden sonra bütün insanların öğretmenidir".[10]   Buna binen Şia ve Sünni kaynak kitaplarında;[11] "Ali (a.s.) "mezi"nin hükmünü öğrenilmesi için Miktad'ı Peygamberin "s.a.a.) yanına gönderdi" şeklinde var olan nakil Hz. Ali'nin sahip olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor.  Zira ilk olarak bilinmesi gerekir ki, Peygamberin (s.a.a.) kendisi Hz Ali ve diğer imamların ilim kaynaklarından biridir. İkinci olarak bilinmelidir ki, Miktad'ı Peygamberin (s.a.a) yanına göndermesi Kendisinin bu meselenin hükmünü bilmediğine delalet etmiyor. Zira burada başka ihtimaller de var olmaktadır. Onlardan birisi, kendisinin ilmi de Peygamberden (s.a.a.) ve onun söyleyeceği şey de Peygamberin (s.a.a.) söyleyeceği şeyin aynısı oluğunu diğer Müslümanlara tefhim ettirmek olmasıdır. Diğer bir ihtimal de şudur: Hz. Ali insanlara şunu öğretmek istiyordu ki Peygamber (s.a.a.) hayatta olduğu müddetçe Onun (s.a.a.) konumunu, yeri ve ilmi merciiyetinin korunması gerekir. Dolayısıyla her hangi bir mesele söz konusu olduğunda Onun (s.a.a.) dışında başka kimseye müracaat edilmemelidir.

İlgili endex'ler:

İlmi gaybi imaman bı şehadet hud, 631 sayt.

İlmi gaybi eimme, 3259 sayt.

Nakşi ilmi Masum, 2226.            



[1] BAHRNİ, Meysem b. Ali, "kevaidu'l - meram", b. 2, defteri neşri el-kitap, 1362, s. 179.

[2] TUSİ, Muhammed b. Hasan, "el-iktisad - u ila tariki'r - raşad", Kum: menşurat-i mektebet-i çıhıl sutun-i tahran, 1400, s. 192.

[3] ALEMU-L HUDA, Seyit Murtaza, "eş-şafi fil- imame", b. 2, Tahran: müessesei es-sadık, c. s. 164.

[4] RAZİ, Muhammed b. Ömer, "el- arbaine fi usuli'd- din", b. 1, haydar abad dıkon:matbaatu daru'l- mearıf el- Osmaniye, 1353, h. k. s. 475.  

[5] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l- kafi", b.  4, Tahran: daru'l- kutubi'l- islamiye, 1365 h. ş. c. 1, s. 58.   

[6] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l - kafi", c. 1, s. 271.

[7] FURUH, Muhammed b. Hasan, "besairu'd- deracat", Kum: kitaphanei Meraşi Necefi, 1404, s. 235.

[8] HİNDİ, Muttaki, "kenzu-l ummal", Beyrut: müesesei'r- risale, 1409, c. 13, s. 148; SUYUTİ, Celaluddin, "el-cemiu es-sagir", Beyrut: daru'l- fikr, 1401, c. 1, s. 415. Ve diğer kaynaklar.

[9] EMİNİ, Muhammed Hüseyi, "el-gadir", darul kitabul Arabi, c. 6, s. 93; İCİ, "el-mevakıf", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1417, c. 3, s. 627; ibni ABDUL- BAR, "el-istiab", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1412, c. 3, s. 1103. Bir çok kaynak daha.

[10] "el-arbain fi usulid- din", s. 465.

[11] MUHAKKİKİ HİLLİ, "el-muteber", Kum: müesesei seyidi eş-şüheda, 1364, ş. k. c. 1, s. 115; ALLAME HİLLİ, "tezkiretul- fukaha", b. 1, Kum: müesesei alulbeyt, 1414, h. k. c. 1, s. 54; İBNİ HACER, "fethul- bari", b. 2, Beyrut: daru'l- marife, c. 1, s. 325.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar