Gelişmiş Arama
Ziyaret
6288
Güncellenme Tarihi: 2011/09/13
Soru Özeti
Bir grup hata yapabilen insanın el yazımı olan tarih neden kabul edilmelidir?
Soru
Bir grup hata yapabilen insanın el yazımı olan tarih neden kabul edilmelidir?
Kısa Cevap

İnsan tarafından düzenlenip tedvin edildiğinden ve insan da hataya mürtekip olabileceğinden tarih kabul edilmemelidir diye ifade edilen istidlali kabul etmiyoruz; zira bu istidlal doğru olursa, tüm beşerî bilimler itibarını kaybedecek ve günümüz dünyasında da hiçbir habere güven duyulamayacaktır. Çünkü onların hepsi insanın mahsulüdür. Biz insanların doğruyu yanlıştan ve iyiyi kötüden ayırabilecek kabiliyette olduğuna ve bu kabiliyetle her ne kadar tarih insanın el yazımı olsa da geniş çaplı bir araştırma ve incelemeyle ve bu branşta uzmanlaşma suretiyle tarihsel muteber gerçekleri muteber olmayan olaylardan ayıklayabileceğine inanıyoruz.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda bulunan eleştiri sadece tarih bilimine yöneltilmemektedir, bilakis tüm insanî bilimleri kapsamaktadır. Bu istidlal ile hiçbir bilim ve bilgiyi kabul etmemek gerekir ve bunun ardından üniversite ve eğitim kurumlarının kapanması ve de bilim öğrenme ve bilgi toplamanın durdurulması icap etmektedir. Kesinlikle siz böyle bir şey kastetmemektesiniz, ama muğlâklıkların bertaraf edilmesi için bu düzlemde karşı bir soru yöneltiyoruz: Şimdi kitlesel iletişim araçları tarafından günlük olaylar hakkında bize bildirilen haberlere güvenmeli miyiz yoksa güvenmemeli miyiz?! Eğer yanıtınız menfiyse, o halde toplumsal hayatımızı nasıl düzenleyecek ve bir örnek sıfatıyla kesin olarak belirlenmiş bir tarihte üniversite eleme sınavına nasıl katılacağız veya özel bir üniversiteye kabul edildiğimizden haberdar olduktan sonra oraya nasıl müracaat edecek ve kayıt yapacağız?! Yüzlerce başka örnek de buna dâhildir. Eğer böyle haberlere güvenmek gerektiğine inanıyorsanız, sorumuz şudur: Bütün bu haberlerin insanlar tarafından toplanıp yayıldığı gerçeğini göz önünde bulundurursak, bunlara güvenmek sizin sorunuzdaki istidlal ile bağdaşacak mıdır?! Belki de “biz muteber medya organlarından yayınlanan veya değişik kaynaklardan yayınlanması itibarı ile bizim için hiçbir şek ve şüphe bırakmayan haberlere güvenmekte ve aldığımız kararları sadece bu tür haber ve bilgilere dayandırmaktayız” diye söyleyeceksiniz. Eğer bu yöntemi seçerseniz tamamıyla mantıklı bir davranış sergilemiş olursunuz. Biz tarihsel konular hakkında da bu yöntemi kullanmak gerektiğine inanıyoruz. Biz ne tarihe ifrat eksenli bir bakışla bakmayı ve tarih kitaplarında nakledilen her şeyi hiçbir araştırma ve inceleme yapmaksızın kesin ve şüphe götürmez addederek kabullenmeyi ve ne de tefrit yoluna baş koymayı ve tüm tarihi hata yapabilen insanın ürünü olması hasebiyle kenara itmeyi ve mütevatir olarak nakledilen hadiseler de dâhil olmak üzere esasen tarihsel hiçbir vakıayı kabul etmemeyi benimsemiyoruz. Bilakis doğru yol, her tarihsel konuyu eleştirel bakışla incelemek, delillerin yeterli olması durumunda onu kabul etmek ve aksi takdirde söz konusu mevzua şüpheyle bakmak veya kâmilen ret etmektir. Yanı sıra, Müslüman hiçbir bilginin tarihi mutlak olarak ve yüzde yüz bir şekilde kabul etmek gerektiğine inanmadığını hatırlatmak da zaruret addetmektedir. Böyle olsaydı rical, biyografi, diraye ve kitap tanıma gibi ilimlerin onlar tarafından tedvin edilmesine gerek kalmaz, tarihsel meseleler ile ilgili bunca dikkatli tahlil ve incelemeler yapılmaz ve sadece tarih okunmayla yetinilir ve onda bulunan her şey hiçbir şek ve şüphe olmadan kabul edilirdi. Yüce Allah muhtelif yerlerde bizi geçmiş insanların eserlerini incelemeye davet etmekte, onları ibret dersi olarak bize tanıtmakta[1] ve deyim yerindeyse geçmişi geleceğin meşalesi olarak değerlendirmektedir. Günümüz insanı da bu gerçeği idrak etmiştir ve kesinlikle siz de dünya ülkelerinin çoğunda bulunan bilimsel departman ve üniversitelerde tarih okutulan yerlere rastlayacaksınız. Onların tümünün efsane ve hurafelerin peşinde olduklarına ve gerçekte yanlış yola saptıklarına inanmak mümkün değildir. Evet, aslı ve esası olmayan her konuyu tarihsel bir vakıa olarak kabul etmemeye dikkat göstermeliyiz. Ama tarihi eleştirmede ifrata kaçmak, ne dinsel öğretilerle bağdaşır ve ne de bugünkü akademik çevrelerce kabul edilir.                     



[1] Rum, 9; Fatır, 44; Ğagır, 21 ve 82; Muhammed, 10; Yusuf, 109 ve 111 ve … .

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar