Gelişmiş Arama
Ziyaret
10345
Güncellenme Tarihi: 2009/06/06
Soru Özeti
Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
Soru
Saffat suresinde Yüce Allah mükerrer olarak “illa ibadellahil muhlesin” ibaresini beyan buyurmuştur. Niçin bu terim ism-i fail şeklinde değil de ism-i meful şeklinde kullanılmıştır. Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı mı ifade ediyor? Bundan Allah’ın kendisinin ihlaslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
Kısa Cevap

Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.

Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu surede Hz. Nuh’un kıssası anlatılmıştır. Bellidir ki Hz. Nuh’la birlikte gemiye binip kurtulanlar peygamber değildiler onlar normal ama muvahhit kimselerdi.

Şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki her zaman ism-i meful kipi ism-i fail kipinden üstün sayılmaz. Bu, söz konusu kiplerin kullanıldığı yerlere göre değişmektedir. Örneğin Razık (rızık veren) vasfı, ism-i fail olmasıyla birlikte ism-i meful kipi olan rızıklanan anlamındaki “merzuk” tan daha üstün bir anlamı ifade eder. Çünkü merzuk mahlukatın sifatı iken razik Yaratıcı olan Allah’ın sıfatıdır. Yine halik ve mahluk vasıfları da böyledir.

Ama burada muhlis ihlaslı olan veya olmaya çalışan kimse anlamındadır fakat muhles yani bir çok zorluklara katlandıktan sonra Yüce Allah tarafından ihlaslı kılınan anlamındadır. Bu yüzden muhles sıfatı muhlis vasfından daha yüksek bir makamı ifade etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetlerin akışı şirk ve Allah’ın nişanelerini yalanlayanların kâfirleri tehdit ve uyarmakla ilgilidir. Allame Tabatabi Saffat Suresi’inin 73-74 ayetleriyle[1] ilgili yaptığı açıklamada şöyle diyor: Bu sözün akışı bu ümmetteki müşrikleri tehdit ve uyarmakla ilgilidir. Şöyle ki bu ümmetteki müşriklerin durumunu önceki ümmetlerdeki müşriklere benzetmek istiyor. Bu ümmete peygamber gönderildiği gibi onlara da peygamberler gönderilmiştir. Ama onların çoğu sapıklığa düşmüşler. Sadece muhles olanlar kurtulmuştur. Muhles olan gruptan maksat Allah’ın peygamber olmayan muhles kulları veya peygamber olsun olmasın muhles kullardır.[2]

Buna göre bu ayetteki muhles kullardan maksat sadece peygamberler değildir. Helak olanlardan maksat ise müşriklerdir. Nitekim Hz. Nuh’un zamanında ve İbrahim’in döneminde kurtulan kullar sadece muhlesler olmuştur geri kalanlar yani müşrikler helak olmuşlardır.

“Muhlis” ve “muhles”in farkına gelince bunu birinin ism-i fail kipi ve diğerinin ism-i meful kipi olduğundan kaynaklandığını söylemek doğru değildir. Yoksa razik ism-i fail kipi olan ve merzuk gibi ism-i meful kipi olan kelimeleri nazara aldığımızda razıkın Allah’ın sıfatı ve merzukun mahlûkatın vasfı olduğunu görüyoruz. Açıktır ki Allah’ın sıfatı mahlûkatın sıfatlarından daha üstündür. Bu da gösteriyor ki ism-i fail veya meful kipi olmak üstünlüğü ifade etmez.

Bu fark “halese” maddesindeki özellikten kaynaklanır. Yani “halese” (muhlis) yani halis oldu ve halis olan anlamındadır. Bu ifadeler kendi nefsini yetiştirmedeki ilk aşamaları gösterir. Ama muhles (halis kılınmış) nefisle cihatta üst merhalelerin ifadesidir. Yani Allah tarafından halıs kılınan anlamındadır. Bu aşamada artık şeytan insana tesir etmekten aciz kalır.[3] Nitekim Hucurat suresinde Allah Teala şetanın şöyle dediğini nakleder: “Ben insanın bütün soyunu yoldan çıkaracağım sadece muhles olan kulların hariç.”[4]

Buna göre Şeytan asla muhles olan kimselere galip gelemez ve onları yoldan çıkaramaz. Elbette bu muhles olmayan herkesin helak olacağı anlamını taşımaz. Çünkü birçok kullar da kendi nefisleriyle mücadele sonucu kendilerini birçok kötülüklerden arındırıp Allah’ın muhles kullarının yanında yer almaya layık olurlar. Ve geri kalan kötülüklerden de Allah tarafından kurtarılırlar. Bu derecelere varmaları onların ihlaslı olmak için sarf ettikleri çabaların bir sonuç ve semeresi sayılır. Elbette ilahi takdir ve hikmet de bu hususta etkili olmaktadır.



[1] "فانظر کیف کان عاقبه المنذرین* الا عباد الله المُخلَصین".

[2] El-Mizan c. 17 s. 217

[3] Şerh ve tefsir-i lugat-i Kur’an Şerietmedari c. 1 s. 715

[4] Hicr: 40

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar