Gelişmiş Arama
Ziyaret
10621
Güncellenme Tarihi: 2010/03/13
Soru Özeti
Ayetleri birbirini nefyeden ve düzelten Kur’an nasıl insana daima yol gösterebilir?
Soru
23 yılda nazil olan ve ayetleri kendini bir çok kere nefyeden ve düzelten Kur’an insanlara sonsuza dek nasıl yol gösterebilir?
Kısa Cevap

Kur’an kendi tanıklığıyla evrensel bir kitaptır: ‘Bu ancak alemlere bir öğüttür.’ Belli bir zaman, mekan ve millete ait değildir: Korkutucudur insanları.’

Allah’ın nazil ettiği ayetler, bütün zamanlarda insanların hidayet ihtiyacını karşılayacak şekilde olup onların hidayeti için parlayan bir meşaledir. Beşeriyet daima onun saf ve berrak maarifinden faydalanmaktadır.

İslam Peygamberi (s.a.a) son peygamber, İslam dini, son ilahi ve kamil din olduğu için Peygamberimizden sonra başka bir peygamber gönderilmedi ve İslam hatem dindir. Hatemiyet Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir.

Kur’an’ın tarihi, bu kitabın her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni ilim ve marifet kaynakları açtığını ve bu ilahi kitabın insanın sabit ve değişken soru ve ihtiyaçlarını karşıladığını göstermektedir. Ancak bu iş, hidayetin bütün yollarını ve temellerini bilen ve bu temellerden çıkarılan detayları beyan eden dinde derinleşen kimseler vasıtasıyla ve içtihat metoduyla gerçekleşmiştir.

Kur’an ayetlerini nefyetti ve düzeltti, sözünüze gelince, bu doğru değildir; zira biz inanıyoruz ki, Kur’an’ın ayetlerinden hiç biri bir diğerini nefyetetmemiş ve Kur’an’da asla çelişki ve batıla mahal yoktur. Bu sözden maksadınız, Kur’an’da nasihlerin varlığı ise, unutmamak gerekir ki, bazı hükümlerin sonradan kaldırılması nefy ve düzeltme manasına gelmez; zira nasih demek bir hükmün daha baştan geçici olduğu ve süresi sona erdiği için yerine başka hükmün geleceği demektir. Yoksa daha baştan hükmün ebedi olduğu sonradan düzeltildiği anlamına gelmez. Öyleyse basit ve yüzeysel algılama sonucu ilk bakışta bazı ayetlerde çelişki görülse de ama gerçek ve etraflı bir inceleme ve dikkat sonucu Kur’an’da hiçbir çelişkinin olmadığı ortaya çıkar. Müfessirler ilk bakışta çelişki zannedilen böyle şeyleri incelemiş ve hiçbir çelişkinin olmadığını beyan etmişlerdir. Çünkü Kur’an’ın ayetleri birbirlerini tastik etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Kur’an, kendisinin de tanıklık ettiği gibi evrensel, ebedi, insanın her yerde, her  zamanda ihtiyaçlarını karşılayan, hiçbir ırk, örf ve kültüre özgü olmayan bir kitaptır: Bu ancak alemlere bir öğüttür.’[1] ‘Korkutucudur insanları.’[2]

Allah-u Teala, Kur’an’ın muhteva ve maarifini öyle düzenlemiştir ki, yer ve zaman gözetilmeksizin insanlar onun berrak maarifinden sürekli faydalanabilirler. Kur’an’ın tarihi, onun bereketiyle her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni maariflerin açıldığını, maarifinin tüm zamanlarda ki insanların soru ve ihtiyaçlarına cevap verdiğini ve ilahi maarife susayanları doyurduğunu göstermektedir.

Aşağıda Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı, ebedi ve evrenselliğini ortaya koyan delillerde bazılarını getiriyoruz[3]:

1- Kur’an bu şöyle buyuruyor:

‘Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.’ [4]

Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım.’ [5]

Bu ve benzeri ayetler, İslam dininin kamil olduğunu, söylenmesi gereken her şeyin söylendiğini, beşerin hidayeti için gönderilmesi gereken hüküm ve kanunların gönderildiğini gösterir.

2- İmam Sadık (a.s)’dan Kur’an maarifinin yeniliği ve canlılığı hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın yeniliğinin nedeni Allah-u Teala’nın onu belli bir zaman ve belli bir millete göndermemesinden kaynaklanmaktadır. (O) Her zaman ve herkes içindir. Her zamanda yenidir ve kıyamete kadar bütün insanlar için caziptit.’[6]

3- Hatemiyet Kur’an’ın kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir; zira resullerin gönderilmesinin felsefesi Allah-u Teala’nın vahiy yoluyla insanları hidayet etmesi, saadet, ve maneviyat yoluna girmeleri için ahkam ve kanunlarına yönlendirmesi, akaidi beyan etmesidir. İnsan yaşamı bir taraftan daima değişiklik, ve tekamül halindedir, diğer taraftan da bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir dine muhtaçtır. Öyleyse İslam Peygamberinde ve yeni dinde öyle bir özellik olmalı ki, nübüvvetin, şeriatın ve kitabın yenilenmesine gerek kalmasın.

Başka bir deyişle, onun kalıcı olması ve beşerin ona hep ihtiyaç duyması, onun asla eskimemesi ve hep yeni kalmasını gerektirmektedir. Kur’an’ın hiç eskimemesinin sırrı Kur’an’daki yasamaların, fıtrata uygun oluşudur. Fıtratta ise değişiklik olmaz.

Ayrıca Kur’an yalnızca ahkâm, akaid, milletlerin halini anlatan, başarı ve yenilgilerin nedenleri, ümmetlerin tarihi, ebedi dünyanın nasıl olduğu ve nefis tezkiyesini anlatan bir kitap değildir, bunların yanı sıra bizleri, insanlara yardımcı olacak rehberlere de yönlendirmiştir. Onlar dinin koruyucuları, müteşabihleri muhkemlerle açıklayabilen ilimde derinleşenler ve her dönemde değişken ve yeni hükümlerin çıkarılabilmesi için içtihat metodunun temellerini atanlardır. Kur’an hatemiyet döneminde ümmetin hidayetini üzerlerine almaları, zaman ve şartlara uygun detaylı açıklamaları yapmaları için genel bir yol haritası çizecek ilimde derinleşen kimseleri öngörmüştür. İçtihatın böyle bir rolü vardır.[7] Dolayısıyla ahkamın mevzularının ve şartların değişkenlikleri göz önüne alındığında bu âlimlerin görevi, geneli tatbik etmek, ahkamın tefsiri ve vahyin tükenmez kaynağından faydalanmaktır. Asr-ı saadette söz konusu olmayan bir mesele günümüzde olabilir ve zaruri sayılır. Yeni ihtiyaçlar, âlim ve müçtehitler tarafından genelin ayrıntıya uygulanması ve işletilmesi yöntemiyle bu tür meselelere cevap verilir. Genellik gerçekte bu manaya gelmektedir. Kur’an eğer her şeyin ayrıntısını getirmiş ve her şeyi beyan etmiş[8] diye buyuruyorsa bu anlamda söylenmiştir.

Bu kısmen uzun girişten sonra geçelim asıl konuya.

Biz inanıyoruz ki, Kur’an dışı güzel (fesih ve beliğ), manevi yönden ise birlik ve uyumu içindedir. Öyle ki, ayet ve ahkâmının arasında hiçbir ihtilaf ve uyumsuzluk bulunamaz. Kur’an’ın hiçbir ayeti diğerini reddetmez, aksine birbirlerini tastik eder, çelişki ve batıl ona yol bulmaz[9]: ‘Kur'an'ı gereğince düşünmüyorlar mı?! Eğer Allah’tan başkası tarafından gönderilseydi, onda birçok çelişki bulurlardı.’[10]

Ama Kur’an ayetlerinin nefy ve düzeltilmesinden kastınız nesh ise, nesh lügatte zail etmek ve ortadan kaldırmak manasına gelmektedir; yani bir şeyi iptal edip yerine başka şeyi getirmek demektir.[11] Istılahta ise İslam şeriatında sabit olan bir şeyi süresi dolduğu için kaldırmak demektir.[12]

Kur’an’da üç çeşit nasih vardır:

1- Hükmün ve tilavetin neshi; yani Allah’ın hükümlerinden birini içeren Kur’an ayetlerinden bir ayet sonra neshedilmiştir. Bu tür nesh, Kur’an’ın tahrif olmadığı ilkesiyle uyuşmadığı için reddilmiştir ve böyle bir şey imkansızdır.

2- Hükmün dışında olan tilavetin neshi; yani ayetin kendisi kaldırılıp hükmün devam etmesi. Böyle bir nesh de Kur’an’da yoktur.

3- Hükmün tilavet olmadan neshi; böyle bir nesh hem mümkündür, hem de Kur’an’da vardır. Müfessirler bu konuda görüş birliğindedirler.

Bu tür nesh de ne kelami çelişki vardır, ne de görüş ihtilafı ve yenilenmesi. Bu ancak mısdaktan kaynaklanan hükmi ihtilaftır. Yani bir mısdak, belli şartlarda maslahata sahip olabileceğinden ona özel bir hüküm taalluk edebilir. İşte bu yüzden şartlar değiştiğinde söz konusu maslahat ortadan kalkınca hükümde değişir. Yani daha başlangıçta bu maslahat sınırlı ve geçici idi ve hüküm de geçici olarak konmuştu.  Neml/101 ve Bakara/106 ve 107. ayetler bu manayı beyan etmekteler.[13]  

Neshin felsefesini ne olduğu konusuna gelince diyoruz ki, Kur’an’ın nazil olmasının hedefi insan toplumunu yetiştirmektir. İnsanlık hastadır, onu iyileştirecek bir reçeteye ihtiyaç vardır. Ama hastanın iyileşmesi için bazen ilacın değiştirilmesi gerekiyor. Kur’an, cehalet, gaflet, kibir vb. gibi hastalıklara yakalanan, manevi ve yüce insani sıfatlardan haberi olmayan insanların kurtuluş reçetesidir. Bu hastalıklardan kurtulmak ve insanların eğitilmesi için adım adım ahlaki rezaletlerden temizlenip ahlaki faziletlerin onların yerini almayı gerektiren mükemmel programlara ihtiyaç vardır. Nesh gerçekte, kötü ve alt mertebeden üst merhalelilere geçerken kaçınılmaz bir olaydır. Çünkü bir çok yerde geçişler birdenbire mümkün değildir. Bu yüzden merhale merhale gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla neshedilmiş ayetler geçiş dönemlerinde geçici tedaviler hükmündedir.[14]  

Nesheden ve neshedilmiş ilk bakışta çelişkili gibi görülebilirler, ama gerçekte ortada çelişki diye bir şey yoktur; zira her birinin kendine özgü maslahatı vardır. Ancak neshedende olan maslahat, neshedilmişte olandan sonradır.

Muhkem ve müteşabih ayetlerde aynı şekildedir. Kur’an’ın kendisi de buna değiniyor. Müteşabih ayetlerin Kur’an’da olmasının nedeni insan idrakinin yetersizliği, manaların yüce ufku, metafizik dünyanın yüce gerçeklerini ifade etmekte yalnızca günlük ihtiyaçları gidermesi için var olan kelime ve ibarelerin yetersizliği ve  bundan dolayı o manaları çekecek ve yüklenecek gücünün olmaması olabilir.[15]

Peygamberler; alim, cahil, akıllı, aklı kıt olan herkes için gönderilmişlerdir. Birçok yüce ve büyük manalar herkesin anlayabileceği şekilde değildir, yalnızca seçkin insanlar anlayabilirler. Müteşabihlerin ilmi ise ilimde derinleşenlerin yanındadır.[16]

Zahiri ihtilafların nedeni budur. Bu da onun insanlığı kıyamete kadar hidayet etmesine ters düşecek, birbirini nefyeden ve düzelten çelişkiler olduğu manasına gelmez.    



[1] - En’am/90

[2] - Müddessir/36

[3] - Daha fazla bilgi için bkz: Kur’an’da Kuru ve Yaş, 135.soru, (Site: 1101)

[4] - En’am/38

[5] - Maide/3

[6] - Bihar-ul Envar, c.89, s.15; Nur-us Sakaleyn, c.3, s.740

[7] - Seyyid Muhammed Ali İyazi, Camiiyyet-i Kur’an, s.51; Kapsamlılık ve hatemiyet hakkında daha fazla bilgi için Murtaza Mutahhari’nin ‘Hatemiyet’, Cafer Subhani’nin ‘Hatemiyet Ez Nazar-ı Kur’an ve Hadis’ ve Muhammed Taki Misbah’ın ‘Rahnema Şinasi’ adlı kitaplarına başvurulabilir.

[8] - Nahl/89

[9] - ‘Şüphe yok ki bu Kur'an, üstün bir kitaptır ki önünden de, ardından da ona batıl gelmez. Hikmet sahibi övgüye layık olan (Allah) tarafından indirilmedir.’ (Fussilet/41-42). Allame Tabatabai’ye göre bu ayetten, Kur’an’ın hükümlerinin değişmeyeceği veya bir hükmün kaldırılıp yerine başka bir hüküm konulacağı manasına geldiği anlaşılmaz. (Muhammed Hüseyin Rohşad, Der Mahzar-ı Allame Tabatabai, s. 276)

[10] - Nisa/82

[11] - Seyyid Ali Ekber Kureyşi, Kamus-u Kur’an, c.7, Nasih maddesi

[12] - Seyyid Ebu’l Kasım Hoi, el-Beyan, s.277-278

[13] - ‘Bir ayetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini…’ (Bakara/106); Bkz: Fahru Razi, et-Tefsir-ul Kebir, c.3 ve 4, s.226; Tefsir-i Nümune, c.11, s.405 ve c.1, s.388. Nesholunmuş bazı ayetler şunlardır: Nisa/15-16’yı Nur/2 neshetmiştir; yine Resulullah’tan (s.a.a) önce gizlide sadaka verilmesi hakkındaki Mücadele/12 yine aynı surenin 13. ayetiyle neshedilmiştir.

[14] - Mehdi Ahmedi, Kur’an Der Kur’an, s.103-112

[15] - a.g.e.

[16] - Al-i İmran/7; Nisa/162

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar