Gelişmiş Arama
Ziyaret
14570
Güncellenme Tarihi: 2012/05/19
Soru Özeti
Neden Hz İsa Ruhullah olarak adlandırılmıştır?
Soru
Neden Hz İsa Ruhullah (Allah’ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah’ın kendi ruhundan Peygamberi Âdem’e üflemesinin manası nedir?
Kısa Cevap

Bazı özellikler değişik ve birçok şey ve bireylerde bulunmasına karşın, bir takım deliller nedeniyle özel bir birey veya şeyde belirgin olarak ilan edilir. Örneğin Allah’ın olan tüm gökler ve yeryüzü arasında Kâbe’nin Allah’ın evi olarak tanıtılması bu kabildendir. Bu anlamda tüm peygamberler ve mümin bireyler Allah’ın ruhuna isnat edilmekle birlikte, bu istinat Hz İsa ve Hz Âdem ile ilgili olarak bu iki şahsın özel bir şekilde yaratılması nedeniyle belirgin bir şekilde ortaya çıkmış ve bu esas uyarınca da Hz İsa, “ruhullah” olarak adlandırılmıştır. Elbette bu ad ve lakap onun kulluğuna bir halel ve noksanlık getirmemiş ve onu ulûhiyet mertebesine çıkarmamıştır. 

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Kerim’de bu ilahi peygamberi tanıtma noktasında mevcut olan ayet şöyle buyurmaktadır: Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.[1]  Bu ayete istinatta bulunarak ruhullah kelimesi, Hz İsa’nın isimlerinden biri sıfatıyla İslami metinlerde kullanılmıştır. Öte taraftan Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirtmesiyle ruh az insani bir bilgiyle tüm yönlerinin bilinebileceği konulardan değildir.[2] Bununla birlikte Kur’an’da ruh kelimesini değişik manalarda kullanan birçok ayete rastlamaktayız ve bunların arasında ortak bir nokta bulunabilir. Kur’an’daki ruh kelimesinin bazı manaları şunlardır:

1. Allah’ın mesajını peygamberlere ulaştıran yakın melek.[3]  

2. Semavi kitap.[4]

3. Allah tarafından kullarına gönderilmiş gaybi yardım.[5]

4. Hz İsa’nın bir özelliği.

Son numune bağlamında Kur’an’da bir defa Hz İsa’nın Allah’ın ruhu olarak adlandırıldığını[6] ve başka bir yerde de onun “Kutsal Ruh” ile desteklendiğini[7] gözlemlemekteyiz. Tabirdeki bu ihtilafın niteliği bizim için açık olmayan ruhun değişik yönlerine matuf olabilir. Şayet bütün bu belirtilen hususlar kendi başına herhangi bir ipham ve soru yaratmayabilirdi, ama Hıristiyanların özel inançları ve özellikle teslis inancı[8] onların bu ayetlerden istifade ederek, Kur’an’ın da Hz İsa’nın bir takım özelliklere sahip olduğunu kabul ettiğini, onu kadim bildiğini, Allah’ın yaratığı bilmediğini ve Allah’ın oğlu bildiğine dair Hıristiyanların inancını takviye ettiğini iddia ederek Müslümanlara bir takım hususları kabul ettirmeye yeltenmesine neden oldu.

Bu konuların eskiden beri dile getirildiği ve Masum önderlerimizin de bu tür iddialar karşısında takipçilerini uygun cevaplarla bilgilendirdiklerini bilmeliyiz. Aşağıdaki iki numuneye dikkat ediniz:

1. Hamran, İmam Sadık’tan “Ondan bir ruh” ayeti ile ilgili olarak bir açıklama ister. İmam cevap olarak şöyle buyurur: Bu ruhtan kasıt, yaratılmış bir varlıktır ve Allah onu Âdem ve İsa’nın varlığına koymuştur.[9] Bu şekilde İmam, “eğer Allah’ın ruhu bir fertte olursa, kesinlikle o da kendi tanrısı gibi ezeli ve ebedi olacaktır” diye öne sürülen şüpheyi ortadan kaldırmaktadır.

2. İmam Sadık (a.s) bu hususla bağlantılı olarak başka bir yerde Muhammed b. Müslim’e verdiği cevapta şöyle buyurmaktadır: Allah evler arasından Kâbe’yi seçtiği ve orası benim evimdir dediği gibi, bir peygamberi (İbrahim) de diğer peygamberler arasından seçmiş ve o benim dostumdur demiştir. Aynı şekilde diğer hususlara benzer şekilde İsa’yı kendi ruhu olarak ilan etmesinin sebebi de onu diğer ruhlar arasından seçmiş olmasıdır. Bu konu onun yaratılmış olması gerçekliğini zedelemez. İsa’da diğer peygamberler gibi Allah’ın yaratığı idi ve onun yönlendirmesiyle rolünü oynuyordu.[10] İmam burada önemli bir noktaya işaret etmektedir: Allah bazen herkeste veya birçok bireyde bulunan bir özelliği bir takım deliller nedeniyle bir şey veya bir bireyde belirgin kılar, ama bu, söz konusu özelliğin diğer şahıslarda bulunmadığı anlamına gelmez. Örnek:

1. Tüm evren Allah’ın olmasına karşın[11]O, Mekke şehrinde küçük bir alanı belirgin kılmış ve orasını “evim”[12] sıfatıyla kendi evi olarak ilan etmiştir.

2. Kur’an’ın açıkça buyurmasıyla tüm peygamberler ve melekler Allah’ın seçilmiş yaratıkları olmasına rağmen[13], bu kutsal kitabın bir başka yerinde peygamberlerden bir grubun belirgin olarak seçildiği ilan edilmiştir.[14]

3. Son olarak, ilahi ruh tüm peygamberlere verilmesine ve onların ve hatta diğer imanlı şahısların Allah tarafından bir ruhla desteklenmesine karşın[15], bu özellik Hz İsa hakkında ve ondan önce de Hz Âdem bağlamında[16]  bu belirgin bir şekilde ilan edilmiştir.

Bu esas uyarınca Hz İsa’nın “ruhullah” olmasını onu Tanrıya benzer kılacak ve Tanrının bir cüzünün kendinde cisimleştiğini çağrıştıracak bir özellik olarak algılamamak gerekir.[17]

Hz İsa’nın beşikteyken ilk sözü “ben rabbimin kuluyum”[18] idi. Kendisi misyonunun son döneminde de Allah’a şöyle hitap etmiştir: Ben takipçilerime benim ve sizin rabbiniz olan Allah’a ibadet edin diye söyledim.[19] Sen benim kalbimden haberdarsın ve ben senin ilmine ulaşamam.[20] Hz İsa bu şekilde kendi kulluk mertebesini ilan etmiştir. Bu ilahi peygamber babasız yaratılmıştır. Nitekim Âdem de babasız ve annesiz olarak yaratılmıştı.  Bu esas uyarınca tüm insanların yaratılması Allah tarafından bir mucize olsa da bu mucize bu iki şahıs hakkında daha belirgin kılınmıştır. Bu nedenle Allah, peygamberleri arasında bu iki şahsı belirgin kılmış ve onları kendi ruhuna isnat etmiştir. Elbette Allah istediği her kuluna kendi ruhundan üfleyebilir.[21]

Sorunuzun ikinci bölümü 17684 (Site: tr17361) yanıtta yer almaktadır. Arzu ederseniz okuyabilirsiniz.

 


[1] Nisa Suresi, 171. ayet.

[2] İsra Suresi, 85. ayet: " وَ يَسْئَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَ ما أُوتيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إِلاَّ قَليلا".

[3] Nahl Suresi, 102. ayet; Meryem Suresi, 17. ayet; Şuara Suresi, 193. ayet…

[4] Şura Suresi, 52. ayet.

[5] Mücadele Suresi, 22. ayet; Bakara Suresi, 87. ayet.

[6] Nisa Suresi, 171. ayet: "وَ رُوحٌ مِنْه‏".

[7] Bakara Suresi, 87 ve 253. ayet: "وَ آتَيْنا عيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّناتِ وَ أَيَّدْناهُ بِرُوحِ الْقُدُس‏".

[8] Elbette bazı Hıristiyan mütekellimler teslise tapmayı kabul etmemekte ve bir takım yorum ve teviller ile kendilerinin muvahhit olduğunu ispat etmeye çalışmaktadır. Gerçek Hıristiyanların Allah’a taptıklarını bilmeliyiz. Bu husus, Âli İmran suresinin 64. ayetinde belirtilmiştir.

[9] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kâfi, c: 1, s: 133, hadis 2, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

[10] a.g.e, hadis 3.

[11] A’li İmran Suresi, 189. ayet: "وَ لِلَّهِ مُلْكُ السَّماواتِ وَ الْأَرْض‏”. Ve benzer başka onlarca ayet daha mevcuttur.

[12] Bakara Suresi, 125. ayet: "َ أَنْ طَهِّرا بَيْتِي‏"؛ حج، 26"طَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفينَ وَ الْقائِمينَ وَ الرُّكَّعِ السُّجُود".

[13] Hac Suresi, 75. ayet: "اللَّهُ يَصْطَفي‏ مِنَ الْمَلائِكَةِ رُسُلاً وَ مِنَ النَّاس‏".

[14] A’li İmran Suresi, 33. ayet: "إِنَّ اللَّهَ اصْطَفى‏ آدَمَ وَ نُوحاً وَ آلَ إِبْراهيمَ وَ آلَ عِمْرانَ عَلَى الْعالَمين‏"; Bakara Suresi, 130. ayet: "مَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْراهيمَ إِلاَّ مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ وَ لَقَدِ اصْطَفَيْناهُ فِي الدُّنْيا...".

[15] Mücadele Suresi, 22. ayet: "أُولئِكَ كَتَبَ في‏ قُلُوبِهِمُ الْإيمانَ وَ أَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ".

[16] Hicr suresi, 29. ayet; Sad Suresi, 72. ayet: "فَإِذا سَوَّيْتُهُ وَ نَفَخْتُ فيهِ مِنْ رُوحي‏ فَقَعُوا لَهُ ساجِدين‏".

[17] Bu hususta bu sitedeki 4671. Sorunun açıklamasını okuyabilirsiniz.

[18] Meryem Suresi, 30. ayet: "قالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّه‏".

[19] Maide Suresi, 117. ayet: "ما قُلْتُ لَهُمْ إِلاَّ ما أَمَرْتَني‏ بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَ رَبَّكُم‏".

[20] Maide Suresi, 116. ayet: "تَعْلَمُ ما في‏ نَفْسي‏ وَ لا أَعْلَمُ ما في‏ نَفْسِك‏".

[21] Gafir Suresi, 15. ayet: " ِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلى‏ مَنْ يَشاءُ مِنْ عِبادِهِ ".

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar