Gelişmiş Arama
Ziyaret
8808
Güncellenme Tarihi: 2010/03/07
Soru Özeti
Kur’an’ın tahrif olmayışı, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in Kur’an’ın değiştiğine dair hikâyesiyle nasıl uyuşmaktadır?
Soru
Eğer Kur’an tahrif olmadıysa neden, tarihte geçtiği üzere, Peygamber (s.a.a) Kur’an okurken bazen bazı kelimeleri değiştiriyordu. Hatta tarihte geçtiği üzere, bazı vahiy yazıcıları bu yüzden dinden çıkmışlardır ve Peygamber (s.a.a) tarafından idam edilmişlerdir. Acaba bu rivayet doğru mudur?
Kısa Cevap

İşaret ettiğiniz rivayet, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir.

Birinci olarak; bu rivayetler arasında, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli hakkında ihtilaf vardır. Bu rivayetlerin bazıları, Kur’anın tahrif olduğuna ve değiştiğine delalet etmemektedirler. Bazıları da müphem ve meçhuldürler. Ancak çok az sayıda rivayet, tahrif ve değişmenin olduğuna delalet etmektedir. Bu yüzden bu rivayetlere istinat edilemez.

İkinci olarak; üçüncü grup rivayetler de, Merhum Saduk (r.a)’un tefsirine göre tahrife delalet etmemektedirler. Merhum Saduk (r.a), Peygamber (s.a.a.)’den nakledilen bu üçüncü grup rivayetlerde ki “هو واحد” (O birdir) cümlesi hakkında şöyle yazmaktadır: “Yani, değiştirsen de değiştirmesen de senin değiştirmek istediğin değil benim söylediğim şey yazılır.”

Üçüncü olarak; eğer merhum Saduk (r.a)’un yapmış olduğu yorumu kabul etmesek ve diğer taraftan da bu rivayetlerin senetlerini sahih bilsek dahi, bu rivayetler Kur’an ayetleriyle çeliştiklerinden dolayı yine de onlara istinat edemeyiz. Çünkü Peygamber (s.a.a.) ve masum imamlar (a.s.)’ın sözlerine göre bu rivayetlerin kabul edilmemesi gerekmektedir.

Abdullah ibn-i Ebi Sereh, mürtet olduktan sonra Mekke’ye kaçmıştır ve Mekke’nin fethinden sonra da Osman’ın (üçüncü halife) aracılığı sayesinde idam edilmekten kurtulmuştur. Osman halife olduğu zaman da Abdullah ibn-i Ebi Sereh’i Mısır’a vali tayin etmiştir.

Bu rivayetlere dikkat edildiğinde, bu rivayetlerin Kur’an’ın tahrif edildiğine değil tam tersine tahrif olmadığına delalet etmektedirler. Çünkü Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenler, muhaliflerin tahrife olan çabalarını değil onların böyle bir çabaya muvaffak olmalarını reddetmektedirler.

Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenlerin delillerinin birincisi, Kur’an’ın, Allah tarafından korunmasıdır. İkincisi ise, Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’ı tahrif etmek ve değiştirmek isteyenlere karşı, onun koruyucusu olmasıdır. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in bu çabası da, yenilgiye uğramış çabaların ve Peygamber (s.a.a)’in mücadele etmekle görevli olduğu batıl komploların bir örneğidir. Eğer bir kimse bu rivayetlere derinlemesine bakacak olursa, bu rivayetlerin tahrife değil tam tersine tahrifin olmadığına delalet ettiğini açıkça görecektir.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın açıklığa kavuşması için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:

A) Kur’an’ın tahrif olmadığı ve değişmediği sağlam ve kesin delillere dayandırılmaktadır ve bu akli delillerin bazıları önceki sorularda açıklanmıştır.[1] Şimdi bu delillerin nakli olanlarının bazılarına işaret edeceğiz:

1) Kur’an-ı Kerimdeki bazı ayetler, Kur’an’ın değişmediğine, tahrif olmadığına ve hatta bunun mümkün olmadığına delalet etmektedir:

“Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.”[2] “Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab’ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.”[3]

2) Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi almada, onu korumada ve duyurmada masum olduğunu açıklayan ayetler vardır.

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi almada masum oluşu: “(Resûlüm!) Şüphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından sana verilmektedir.”[4]

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi korumada masum oluşu: “Sana (Kur an'ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın.”[5]

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi tilavet etmesi ve duyurmasında masum oluşu: “Peygamber (s.a.a.) Kur’an ayetlerini onlara tilavet ediyor”[6] “O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”[7]

Allah-u Teâlâ Peygamber (s.a.a.)’i, eğer ayetlerde en ufak bir değiştirme yaparsa onu en ağır şekilde cezalandıracağına dair tehdit etmektedir: “Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar, Sonra da onun iliğini keser atardık. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.”[8]

 

3) Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’da hiçbir şekilde değiştirme hakkının olmadığını açıklayan ayetler: “De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.”[9]

4) Kur’an-ı Kerim’in tahrif olmadığı ve değiştirilmediği anlaşılan hadisler de vardır. Bu hadislerden birisine örnek olarak işaret edeceğiz:

Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurmaktadır: “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; birisi Allah’ın kitabı ve diğeri ise itretim, Ehl-i Beytimdir. Bu iki değerli emanet, kıyamet günü Kevser havuzunun başında bana gelene kadar birbirlerinden ayrılmazlar.”[10]

Ehl-i sünnet ve Şia tarafından kabul edilen bu hadis, Kur’an-ı Kerim’in kıyamet gününe kadar insanlara hüccet ve ona istinat etmenin sahih olduğunu açıklamaktadır. Eğer Kur’an değişime ve tahrif olmaya müsait olsaydı, dini hükümlerin istinat edileceği kaynak olamazdı.

B) Peygamber (s.a.a.) ve Masum İmamlar (a.s)’dan, “hadislerin kabulü veya reddinin, onların Kur’an’a uyup uymadığına bağlı olduğuna dair hadisler:

Aşağıda bu hadislerin bazıları zikredilmiştir:

 

1) Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın kitabına uyan her şeyi kabul ediniz ve ona uymayan her şeyi de reddediniz.”[11]

2) İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Bizlerden nakledilen hadislerden Kur’an’a uyanlarını kabul ediniz ve Allah’ın sözlerine aykırı olan her hadisi kabul etmeyiniz.”[12]

Sonuç olarak; sizin zikrettiğiniz hadisler, senet ve delalet açısından mefhumu ve içeriği sahih ve doğru olsa bile; Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s)’ın kesin emirlerine göre yani Kur’an’a aykırı olduğu için kabul edilemez ve bu hadisler onlara isnat etme değerini taşımamaktadırlar.

C) Sizin işaret ettiğiniz rivayetler, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir.

Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir:

1) Bazı rivayetlerde şöyle geçmektedir: “Peygamber (s.a.a) Abdullah ibn-i Ebi Sereh’e Müminun Suresi’nin ayetlerini yazdırıyordu. “ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ” ayetine gelindiğinde, Abdullah ibn-i Ebi Sereh, Allah’ın insanları yaratmasının beyanına hayret ederek, “فَتَبَارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِینَ” der ve Peygamber (s.a.a) de ona “فَتَبَارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِینَ” yaz der. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Ebi Sereh vesveseye kapılarak kendi kendine şöyle der: “ Eğer bu gerçekten vahiyse demek ki bana da vahiy oluyor ve eğer yalansa demek ki Peygamber (s.a.a) de yalan söylüyor.” Abdullah ibn-i Ebi Sereh bu yüzden mürtet olur ve Mekke’ye kaçar.[13]

2) Diğer bazı rivayetlerde ise şöyle geçmektedir: Abdullah ibn-i Ebi Sereh, vahiyleri yazarken onları değiştiriyordu. Bu yüzden Peygamber (s.a.a) onu vahiy yazıcılığından azletmiştir ve o da mürtet olup Mekke’ye kaçar.[14]

3) Feyz Kaşani İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakletmektedir: “Osman’ın süt kardeşi olan Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in yazısı güzeldi. Peygamber (s.a.a)’e vahiy geldiğinde onu çağırır ve ona gelen vahyi okurdu ve o da yazardı. Ancak o, “سمیع بصیر” (duyan ve gören) yerine “سمیع علیم” (duyan ve bilen) ve “بما تعلمون خبیر” (yapmakta olduklarınızdan haberdardır) yerine “بما تعملون بصیر” (yapmakta olduklarınızı görmektedir) ya da “تا” yerine “یا” ve “یا” yerine “تا” yazıyordu. Böyle olmasına rağmen Hz. Muhammed (s.a.a.) bu birdir diyordu. Bu şahıs sonunda mürtet oldu ve Mekke’ye kaçarak Kureyşlilere şöyle söyledi: Allah’a ant olsun ki Muhammed ne söylediğini bilmiyor ve ben de onun gibi ayet nazil edebilirim.[15]

Sonuç olarak öncelikle bu rivayetler, ibn-i Ebi Sereh’in mürtet olmasının şekli konusunda ihtilaflı oldukları için onlara istinat edilemez. Çünkü birinci nakle göre tahrife ve değişliğe delalet etmemektedir; çünkü ibn-i Ebi Sereh’in kalbinden geçenlerin önceden Peygamber (s.a.a.)’e nazil olan ilahi vahiy olmasının bir sakıncası yoktur. İkinci nakil ise belirsizdir ve sadece üçüncü nakil tahrif ve değişikliğe delalet etmektedir.

İkinci olarak: Merhum Saduk (r.a.), Peygamber (s.a.a.)’in “هو واحد” (O birdir) cümlesi hakkında şöyle yazmaktadır: “Yani, değiştirsen de değiştirmesen de senin değiştirmek istediğin değil benim söylediğim şey yazılır.”[16]

Eğer bu rivayet (üçüncü nakle göre) senet açısından sahih ve doğru ise, Merhum Saduk (r.a.)’un yapmış olduğu yorum kabul edilebilir. Çünkü bu yorum, Kur’an tahrif edilemez ve değiştirilemez anlamındaki ayetlerle ve aynı şekilde Peygamber (s.a.a.)’in ayetleri alması, koruması ve insanlara ulaştırmasında masum olduğuna işaret eden ayetlerle de uyuşmaktadır.

Üçüncü olarak: Eğer Merhum Saduk (r.a.)’un yapmış olduğu yorumu kabul etmesek ve bu rivayet senet açısından da sahih olsa dahi, ikinci noktada açıkladığımız gibi Kur’an’ın açık ayetleriyle çeliştikleri için böylesi rivayetlere istinat edilemez. Peygamber (s.a.a.) ve masum imamlar (a.s.)’ın sözlerine göre bu tür rivayetler kabul edilemez.

 

D) Abdullah ibn-i Ebi Sereh, mürtet olduktan sonra Mekke’ye kaçmıştır ve Mekke’nin fethinden sonra da Osman’ın (üçüncü halife) aracılığı sayesinde idam edilmekten kurtulmuştur.[17]

Bu rivayetlere dikkat edildiğinde, bu rivayetlerin Kur’an’ın tahrif edildiğine değil tam tersine tahrif olmadığına delalet etmektedirler. Çünkü Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenler, muhaliflerin tahrife olan çabalarını değil onların böyle bir çabaya muvaffak olmalarını reddetmektedirler.

Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenlerin delillerinin birincisi, Kur’an’ın, Allah tarafından korunmasıdır. İkincisi ise, Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’ı tahrif etmek ve değiştirmek isteyenlere karşı, onun koruyucusu olmasıdır. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in bu çabası da, yenilgiye uğramış çabaların ve Peygamber (s.a.a)’in mücadele etmekle görevli olduğu batıl komploların bir örneğidir. Eğer bir kimse bu rivayetlere derinlemesine bakacak olursa, bu rivayetlerin tahrife değil tam tersine tahrifin olmadığına delalet ettiğini açıkça görecektir.



[1] Konu: Kur’an tahrif edilmemiştir, soru: 453 (site: 486)

[2] Fussilet, Suresi, 42. ayet. 

[3] Yunus, Suresi, 42. ayet.   

[4] Neml, Suresi, 42. ayet.   

[5] A'la, Suresi, 42. ayet.   

[6] Âli İmran, Suresi, 42. ayet.   

[7] Necm, Suresi, 3 ve 4. ayet.   

[8] Hakka, Suresi, 3 ve 4. ayet.   

[9] Yunus, Suresi, 15. ayet.   

[10] Müsned-i Ahmet, 10681. hadis. Sünen-i Tirmizi, 372. hadis. Müstetrek-i Hakim, c: 3,

 109.

[11] Kafi, c: 1, s: 109   

[12] Biharu’l Envar, c: 2, s: 249

[13] Biharu’l Envar, c: 22, s: 34

[14] Tefsir-i Ayaşi, c: 1, s: 369

[15] Feyz Kaşani, Tefsir-i Safi, c: 2, s: 140, En’am Suresi’nin 93. ayetinin altında,

ahran, Mektebetu’l İslamiyye

[16] Saduk, Meani’l Ahbar, Biharu’l Envar’dan naklen, c: 92, 3. bab, s: 35

[17] Biharu’l Envar, c: 17, s: 178

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar