Gelişmiş Arama
Ziyaret
53814
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
İbn-i Arabi’nin Zamanın İmamı Hz. Mehdi (a.s) hakkında ki görüşü nedir?
Soru
Muhyiddin Arabi’nin Hz. Mehdi’ye (a.s) inandığı şeklinde yaygın bir görüş var. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Kısa Cevap

İbn-i Arabi’nin eserlerini incelediğimizde onun Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki inancı ortaya çıkar. Ahir-uz zamanda zuhur edecek Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında şöyle yazar: “Allah’ın yeryüzünde yaşayan ve zuhur edecek halifesi vardır. Onun zuhuru dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve O dünyayı adaletle dolduracaktır. Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa da Allah o günü öyle uzatacak ki o halife hüküm sürecektir. O, Resulullah’ın (s.a.a) öz soyundan ve İmam Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) torunlarındandır.”

İbn-i Arabi’nin el-Via-ul Mahtum Ala’s Sırr-il Mektum adlı kitabı İmam Mehdi’nin (a.s) mutlak velayeti hakkında olup Onun (a.s) zuhur şeklini anlatmaktadır.

İbn-i Arabi’nin Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki görüşü Şianın görüşü gibidir. O diyor ki: ‘Mehdi (a.s), İmam Hasan Askeri’nin (a.s) oğludur. Hicri 255 yılının Şaban ayının yarsında (15’inde) dünyaya gelmiştir. İsa b. Meryem Onunla buluşuncaya kadar baki kalacaktır.’

İbn-i Arabi, İmam Mehdi’nin (a.s) ismetini ve ilmini ilahi tenzilden (Kur’an’dan) aldığına inanır.

Ayrıntılı Cevap

Asıl adı Muhammed b. Ali. b. Muhammed b. Ahmed b. Abdullah Hatem Tai olan İbn-i Arabi (h.k. 560-638) Muhyiddin diye meşhur olmuş, künyesi İbn-i Arabi, lakabı Şeyh-i Ekber’dir.

Muhyiddin Arabi, büyük ariflerdendir. İrfani ilimlerin ve teorik irfanın temellerini atmıştır. İslam dünyasının en çalışkan bilginlerinden biridir. O irfancıların içinde eşsiz biridir. İrfanla uğraşanların içinde şimdiye kadar kimse onun gibi olamamıştır. Eserlerinin asıl konuları irfan, haller, kazanımlar ve kalbi tecrübelerdir. Aynı zamanda hadis, tefsir, siret, fıkıh, simya, cifr, astronomi, hesap, cümel ve şiir alanlarında da eserleri vardır. Şimdiye kadar beş yüzden fazla eseri belirlenmiştir.[1]

Çok boyutlu kişiliği ve derin düşünceleriyle asırlarca bir çok ilim ve din adamını kendine çekmiştir.

Mihrap şehidi Ayetullah Kadı, Enis-ul Muvahhidin adlı eserinin dip notunda şöyle yazar: Şii ve Sünni alimlerinin içinde onun hakkında üç görüş vardır. Bazıları -Allame Taftazani gibi- onu tekfir ettiler, bazıları evliyanın büyüklerinden hatta kamillerin arifi ve müçtehitlerin a’zamı sayıyor, bazıları da onun veli olduğuna inanmış, ama kitaplarını okumayı haram etmişlerdir.[2]

Ayetullah Cevadi Amuli şöyle diyor: İbn-i Arabi meşhur olduğu zamandan günümüze kadar muhtelif mezhep ve fırkalar tarafından hakkında çeşitli hükümler verilmiştir. Herkes kendi zannına dayanarak onu sevmiş ya da reddetmiştir… Kimileri onu en üst derecede ve ismet haddinde görürken, kimileride zındık olduğunu söylüyor.[3]

Allame Şehid Mutahhari’de şöyle yazıyor: Muhyiddin Arabi, Endülüs’lüdür. Endülüs halkı Sünni’ydi ve Şia’ya karşı inatları vardı. Onlardan nasibi kokusu geliyor. Ehl-i Sünnet alimlerinden nasibi olanlar Endülüslüdürler. Endülüs’te Şia yoktur, olsa da çok azdır. Muhyiddin, Endülüslüdür, ama irfani yönü olduğu için yeryüzünün veli ve hüccetsiz olamayacağı inancına sahiptir. O Şianın görüşünü kabul ediyor. Masum İmamlarla (a.s) Hz. Zehra’nın isimlerini saygı ile anmış ve on iki İmam’ı Hz. Mehdi’ye (a.s) kadar saymıştır ve altı yüz küsur senesinde Onu (a.s) gördüğünü iddia ediyor.[4]

Allame Hasanzade Amuli şöyle yazar: İbn-i Arabi, ed-Dürr-ül Meknun ve’s Sırrul Mektum adlı kitabında yazıyor ki: ‘Kur’an’ın sırları Peygamberden sonra Emir-ul Müminin’de idi.’ Sonra Masum İmamların (a.s) isimlerini tek tek sayarak Hz. Mehdi Bakiyetullah’a kadar geliyor.[5]

İbn-i Arabi, Ankau Mağribin Fi Hatmi-l Evliya ve Şems-ul Mağrib adlı eserinde Hatem-ul Velayet’in özellik, şart ve kemallerini anlatmaktadır; bunlar Hz. Hüccet ve Şiilerin on ikinci imamının (a.f) dışında kimsede yoktur. O bu kitabın sonlarında Hatem-ul Evliya’yı açıkça belirleyerek şöyle diyor: ‘Kuşkusuz İmam Mehdi, Resul-u Ekremin soyundandır.’[6]

Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında ahir-uz zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında da şöyle diyor: ‘Allah’ın sonradan zuhur edecek yeryüzünde yaşayan halifesi vardır. Onun zuhuru, dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve O dünyayı adaletle dolduracaktır. Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa da Allah o günü öyle uzatacak ki o halife veli ve yönetici olacak. Mehdi, Resulullah’ın (s.a.a) ıtratından ve İmam Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) soyundandır.’

Şeyh-i Ekber İbn-i Arabi’nin el-Via-ul Mahtum Ala’s Sırr-il Mektum adlı risalesi vaat edilmiş Mehdi’nin (a.f) mutlak velayetinin işleri ve zuhurunun ne şekilde olacağı hakkındadır.[7]

İbn-i Arabi’nin Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki görüşü Şianın görüşü gibidir. O bu konuda diyor ki: ‘Mehdi (a.s), İmam Hasan Askeri’nin (a.s) oğludur. Hicri 255 yılının Şaban ayının yarısında (15’inde) dünyaya gelmiştir. İsa b. Meryem Onunla buluşuncaya kadar baki kalacaktır.’[8]

Yine O, İmam Mehdi’nin (a.s) ismetine ve ilmini ilahi tenzilden (Kur’an’dan) aldığına inanır.[9]

Hatırlatmak gerekir ki birçok büyük Şii alimi kitaplarında Muhyiddin Arabi’nin sözlerinden deliller getirmiştir. Örneğin, Allame Emini el-Gadir adlı eserinde Nebevi hadisler başlığı altında İmam Ali’nin (a.s) faziletleri bölümünde Ehl-i Sünnet kaynaklarında gelen ‘Ben ilmin şehriyim Ali’de kapısıdır.’ hadisini İbn-i Arabi’nin ed-Dürr-ül Meknun kitabından nakletmiştir.[10]



[1] - Bkz: Muhyiddin Arabi, s.572-576

[2] - Mehdi Neraki, Enis-ul Muvahhidin, (Dipnot), s.170

[3] - Abdullah Cevadi Amuli, Avay-ı Tevhid, s.83-84

[4] - Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.4, s.944

[5] - Muhammed Bedii, Goftegu Ba Allame Hasanzade, s.202

[6] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.25

[7] - Seyyid Celaluddin Aştiyani, Tefsir-u Fatihat-il Kitap, Mukaddime.

[8] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.24

[9] - Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye, c.6, s.50-66

[10] - Allame Emini, el-Gadir, c.6, s.93

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar