Gelişmiş Arama
Ziyaret
8450
Güncellenme Tarihi: 2012/04/19
Soru Özeti
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
Soru
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir? Kısa bir şekilde açıklayınız?
Kısa Cevap

Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin mallarına karşı dikkatli olsunlar. Onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde mallarını kendilerine teslim etsinler. Bu deneme şundan dolayıdır ki himayelerinde olan yetimlerin buluğ ve evlenme çağına erdiklerini ve kendilerine teslim edilen mallarını bireysel ve toplumsal maslahatlarda sarf edecek bilecek yeterli konuma ve rüşte geldikleri anlaşılmasıdır. Yetimin malını yemekten ve onda israf etmekten sakınılmalıdır; eğer sorumlu olan kimse mal ve servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey kendisi için almamalıdır. Ama eğer fakir bir kimse ise örfe uygun ve sadece kendi ihtiyacı giderecek miktarda yanında bulunan yetimin malından maaş alabilir.

Buna binaen yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin aklını, derk etme kabiliyetlerini ve liyakatli olup olmadıklarını denemelidirler. Bu deneme neticesinde yetimlerin akıllarının kemale ulaştığını fark ettikleri durumda mallarını onların güdümlerine vereceklerdir.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetin nüzul sebebi[1] Sabıt b. Rufaa ve amcasıdır. Sabıtın babası Rufaa vefat ettiğinde Sabıtın kendisi Küçük idi dolayısıyla yetim kaldı. Amcası Peygamberin (s.a.a.) yanına geldi ve ona şunu sordu: Kardeşimin oğlu benim himayem altında ve ben ne kadar onun malında tasarruf edebilirim ve ne zaman onun malını kendisine devir etmem gerekiyor? İşte bu soru neticesinde bu ayet kerime peygamberimize (s.a.a.) nazil oldu.[2]  

Meselenin hükmünün aydınlanması için önce ayette zikredilen kavram ve kelimelerin ne anlama geldiğini açıklayacağız daha sonra konunun aslına döneceğiz.

İbtila” kelimesi “ibtelu” fiilinin mastarı, imtihan ve sınamak anlamındadır.[3]Buluği nikah”tan” (evlenmeye yetişmek) maksat evlenme (erginlik) çağına gelmektir. Dolayısıyla gerçek itibariyle “evlenmeye kavuşmak’tan maksat “mecazi aklidir”. “Anestum” kelimesinden maksat “inas” şeklindeki kelimeden alıntı yapılmış ve müşahede anlamında, ancak ülfet ve şefkat anlamındaki kokusunu içermektedir.[4] Zira onun maddesi yani sulasi mücerredisi (üç harflı) “e-n-s”dir. Rüşt kelimesi pişmiş ve akıl meyvesinin yetişmiş olması anlamındadır.[5]

Fedfeu…” cümlesi dolaylı olarak yetimin malı bizatihi kendisinin eline verilmesinin gerekli olduğunu söylemektedir. Verin anlamında olan “Featu” kelimesinin yerine “def ediniz” “anlamında olan “fedfeu”  kelimesini kullanılmıştır ki bir taraftan yetim kalmış kimsenin malını kendisine devir etsin diğer taraftan onun kendisi üzerinde olan zahmetini ve yükünü kaldırmış olsun anlamını ifade etsin diye. Buna binaen bu tabir revaçta ve çok düşük bir tabir olmasına rağmen latif bir kinayeyi de içermektedir.

Hatta iza belegun nikahe…” cümlesi edebi olarak “vebtelu…” cümlesine mutaalik (bağlı) olmaktadır. Anlamı da şudur: Yetimi deneyin ve bu sınanma çocuk kendi anlar duruma yani iyiyi kötüyü bir birinden ayırt edebilecek temayüz çağına geldikten sonra ta evlenme çağına gelinceye kadar devam etsin. Bu sırada akli erginliğine geldiğini müşahede ettiğinizde malını kendisine verin. Dolayısıyla bu tabir bir anlamda sınamaya tabi tutulmasının devam edilmesine delalet etmektedir. Ve yine şunu belirtmektedir ki yetim olan çocuk iyiliği ve kötülüğü ayırt edebilecek, akli meseleleri derk edebilir merhaleye yetişmesinin gerekliliği istediğinde; yani sınanabilecek duruma gelir gelmez sınava tabi tutulmasına başlasın ve bu sınama evlilik çağına kadar devam edilmelidir.  

Meselenin tabiatı da bu gerekliliği istemektedir. Zira bir iki defa çocuğu sınamakla çocuğun rüştü teşhis edilemez. Bilakis deneme olayı çocuğun rüştü anlaşılıncaya kadar devam edilmelidir. Zira çocuk ayırt etme merhalesinden sonra yavaş yavaş “rihak”[6] ve daha sonra “evlilik” çağına ve o zaman rüşt merhalesine varır.[7]

Buna binaen bir bütün olarak ayetin manası şudur: “yetimi deneyin, onda rüştü müşahede ederseniz dolayısıyla malını kendisine veriniz”. Bu tarzdaki konuşma bize şunu tefhim ettiriyor: Sadece evlilik çağına ulaşılması yetimin malını kendisine verilmesi için kâmil bir neden olamaz. Bilakis bu şartlarından bir tanesidir. Evlilik çağı, yetimin rüşt edip kendi başına bağımsız olarak kendi malında tasarruf edebilme yeteneğine sahip olduğunda evlilik çağı “illeti tamme” konumuna gelir. Zira mali tasarruflarda erginlik çağına ulaşılmasının gerekliliğin yanı sıra, rüşt de şarttır. Buradan İslam dininde buluğun tek bir manada olmadığı anlaşılmaktadır. İbadet, hudut ve diye gibi konularda “buluğ” evlilik çağını gelme anlamında alınmış ama mali tasarruf, ikrar etme ve buna benzer konularda ise erginlik çağına ulaşmasının yanı sıra başka bir şartta; yani rüşt de konu edilmiştir. Bunun kendisi İslam dini kendi kanunlarını koyarken göz önünde bulundurduğu bazı incelikleri dikkate aldığını göstermektedir. Zira eğer rüşt meselesini şart koşmamış olsaydı ve mali tasarruf ve benzer konularda rüşt meselesini muteber saymamış olsaydı yetim kalmış kimseler gibi bireylerin sosyal hayatlarında aksaklık vücuda gelecekti.[8] Nakledilen bir rivayette bu ayette zikredilen rüşt kelimesi hakkında imam Sadık’tan (a.s.) sorulmuş, imam cevaben şöyle buyurmuşlardır: “rüşt malı muhafaza edebilme yeti ve kudrettir”.[9]

Buna binaen yetimlerin sorumluluğunu üstlenen kimseler yetimlerin anlama gücünü, layakat ve iktisadi olarak denemeleri gerekmektedirler. Akılları rüşt etmiş ve kemal merhalesine gelmiş olduğunu görürlerse servetlerini kendilerine devir etmeleri gerekecektir.[10]

Allah u Teâlâ yetimlerden sorumlu olan kimselere gerekli kıldığı meselelerden bir diğeri onların mallarına karşı çok dikkatli olmalarıdır. Onların mallarını yemekten ve israf etmekten sakınmaları gerekmektedir. Sorumlu olan kişi eğer servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey almaması istenilmektedir. Ama eğer fakir ise örfün uygun gördüğü ve yaşamın zaruri ihtiyacını giderecek kadar ondan maaş alabilir.[11] Elbette eğer yetimin sermayesi göze çarpacak ve kayda değer bir şey değil ise ondan bir şey alınmalı.[12]

Başka bir mesele şudur: yetim rüşt merhalesine yetiştiği zaman onun malını kendisine verdiğinde şahit tutsun! Her ne kadar şahit olarak Allah yeterli ise de. Ama şahit almak iki yönden önemlilik arz ediyor: bir: gelecekte yetim ve mal sahibi tarafından sermayesinin sorumlusu tarafından tar mal ve israf edildiğini iddia edemezsin. İki: topluma karşı ve sosyal bir yönü vardır. Oda şudur: Bu konuyla ilgili gelecekte muhtemel yaygılara karşı önlem almış ve kendisini savunacak delillerin var olmasıdır.

Sonuç itibariyle dikkate şayandır ki yetimi sınamak ve denemek için takip edilmesi gereken yöntem hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları yetim olan çocuklar iki gruba ayırt ederek her grup için farklı bir yöntem önermiştir. Zira yetim kalan kimse ya erkek ya kız çocuktur. Eğer erkek çocuk ise imtihana tabi tutulması şöyle olmalıdır: Onun sorumluluğunu üstlenmiş olan kimse aylık veya daha az bir müddet için bir miktar haclık kendisine vererek onu kendi başına serbest bırakacak ve uzaktan gözetleyecek ki kendisine vermiş olduğu haclığı nasıl ve nerelerde sarf edecektir. Eğer doğru bir şekilde harcarsa rüşte kavuştuğu belli olacaktır. Dolayısıyla malı kendisine verilecektir. Ama eğer doğru bir şekilde harcamasa rüşte ulaşmadığı anlaşılır. Dolayısıyla malı kendisine verilmeyecektir. Ama eğer söz konusu yetim kız çocuk ise ev işleri ve hanımlara has olan işler kendisine verilecek ve kendisine nasıl yapılacağı anlatılır. Eğer kendisine verilmiş olan işleri doğru yaparsa rüşte ulaşmıştır, dolayısıyla kendisinin malı kendisine teslim edilecektir. Ama eğer doğru amel etmezse rüşte ulaşıncaya kadar onu koruması altına alacaktır.[13]

 


[1] “Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (nisa 6).

[2] “esbabi nüzül”, tercüme: Zekaveti, Ali Rıza, baskı, 1, Tahran: neşri ney, 1383, şemsi, s, 78.  

[3] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 14, s. 17, ibtela kelimesi. 

[4] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, farsça tercümesi: Musevi Hemedani, Muhammed Bakır, baskı, 5, Kum: defteri intişarati İslami, 1379, şemsi, c. 4, s. 274; Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 17.

[5] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 3, s. 175, “r-ş-d” kelimesi. 

[6] Gençlik ile çocukluk arasındaki yaştır. Gerçek irtibtiyle nocevandi. (ferheng-i ebcedi 803, r-h-k- kelimenin zeylinde bu açıklama yapılmıştır).

[7] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, c. 4, s. 275.

[8] A.g.e.

[9]   Hur Amuli, “Vesailuş Şia”, Kum: Alulbeyt, 1409, kameri, c. 19, s. 369.

[10] Taberisi, “mecmeul beyan fi tefsiril kuran”, baskı, 1, farsça tercümesi ve tahkik: Sutude ve Rıza, Tahran: intişarat-i ferahani, 1360, şemsi,  c. 5, s. 29

[11] Beyzavi, Abdullah b. Ömer, “envarut – tenzil ve esraru tevil”, tahkik: Muhammed Abdurrahman, elmeraşi, baskı, 1, Beyrut: daru ihyai turasil Arabi, c. 2, s. 6;  Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 18.

[12] Şeyh Tusi, “et’tehzib”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, şemsi, c. 6, s. 341.

[13] Ebul   -Fetuh Razi, Hüseyin b. Ali, “revdetul – cinan ve ruhul cinan fi terfsiril kuran” tahkik: Yahaki, Muhammed Cafer, Nasıh, Muhammed Mehdi, Meşhed: bunyadi peyjohişhayi İslami ustani kudsi rezevi,1408, kameri, c. 5, s. 251.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar