Gelişmiş Arama
Ziyaret
12106
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Müslümanlar İran’ı fethettiklerinde neden İranlılara dinlerini özgürce seçme hakkını tanımadılar?
Soru
Müslümanlar İran’ı fethettiklerinde neden İranlılara dinlerini özgürce seçme hakkını tanımadılar?
Kısa Cevap

Dinde zorlama mümkün değildir ve İslamın İran’da yayılışı, İranlıların zorla Müslüman oldukları iddiasını teyit etmemektedir. Aslında böyle bir şey özgürlükçü İranlıların yapılarına da uygun değildi ve olmayacaktırda. Örneğin Moğollar İran’a saldırdıklarında -İran’a yapılan belkide en mehametsiz ve en kanlı saldırı idi ve İslami İran’ın kültür mirasının büyük bir bölümünü yoketmişlerdi- İranlılar Moğolların dinini kabul etmedikleri gibi İslam alimleri onları İslama çekmiş ve büyük Müslüman toplumuna kazandırmışlardı.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzun için önce iki noktaya açıklık getirmemiz gerekiyor:

1- Peygamberin (s.a.a) vefatından sonraki fetihlerde meydana gelen olayların hepsi yüzde yüz onaylanamaz. Zira Şiilere göre Peygamberin (s.a.a) hak halifesi İmam Ali (a.s)’dı. Peygamber (s.a.a) bu konuda defalarca önemli sözler söylemesine rağmen karar mekanizması başkalarının elinde olduğu için herhangi bir şey yapılamadı.

2- Bununla birlikte, siz Müslümanların İranlıları kendi dinlerini kabullenmeye zorladıklarına dair herhangi bir delil sunmadınız. Böyle bir şeyin kesin olarak gerçekleştiğini kabul ederek ona delil istediniz.

Müslümanlar İran’ı fethettikleri zaman İran’ın durumunun ne olduğunu bilmek için o dönemin olaylarını dikkatle incelemek gerekir. Bu fetihler, Sasani padişahlarının birbirlerine düştükleri ve halkın onlara olan itirazları döneminde gerçekleşti.

Bu hanedanlığın son padişahı Yazgerd III, yeni yetişen bir genç olduğundan gerekli tedbirleri alamadığı için İran’ın zayıflamasına neden oldu. Bu yüzden düşmanlar her yönden[1] İran’a saldırdılar.[2] Müslümanların saldırısında İran’ın başkenti ‘Tisfun’ (bugünkü Irak’ın Medain şehri) idi. O önce Rey şehrine kaçtı. Ama oranın amiri onu kabul etmedi. Oradan İsfahan’a geçti, orada da güvende olmayınca Kirman şehrine gitti. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra Merv şehrine kaçtı ve oraya iki fersah uzaklıkta bir ateşkede yaptırdı. Orada bir taraftan komutanlarıyla irtibatta bulunurken diğer taraftan Çin gibi diğer ülkelerin padişahlarından yardım istiyordu. O, Çin’e sığınmak istediği zaman İran’ın ileri gelenleri buna karşı çıktılar. Onlar bu konuda onu kınayarak şöyle diyorlardı: ‘Müslümanlar dindar oldukları için ahdlerine vefa ederler. Böyle kimselerle barış yapıp, ülkemizde kalmak, dindar olmayan ve antlaşmalarına vefa edecekleri belli olmayan bir ülkeye sığınmamızdan daha iyidir.’ İranlılarla padişahları arasında bu çekişme Yezgerd’in Merv’de bir değirmenci tarafından öldürülmesine kadar devam etti.[3] Sasaniler yıkılınca Müslümanlarda hakimiyeti ellerine geçirdiler. Hakimiyetin değişmesi birkaç yerin dışında[4] kansız ve mahalli yöneticilerin yaptıkları antlaşmalarla gerçekleşiyordu. Bu aşamadan sonra artık İranlılar büyük bir istekle İslamın yayılmasında ön ayak oldular.

İranlıların İslamı zorla kabul etmediklerinin delillerinden biri en önemli Müslüman alimlerin İranlılardan çıkmasıdır.

Şia’nın en güvenilir kitapları yani Kütüb-ü Erbaa’nın yazarları Şeyh Saduk (Rey şehrinden), Şeyh Kuleyni (Rey şehrinin çevresindeki köylerden), Şeyh Tusi (Horasan’ın Tus şehrinden) İranlıdır.

Ehl-i Sünnet’in en güvenilir kitapları yani Kütüb-ü Sitte’nin yazarları olan Buhari (Buhara’lı), Müslim (Nişabur’lu), Tirmizi (Tirmiz’li), Nesai (Nesai’li), İbn-i Mace (Kazvin’li), Ebu Davud (Sistanlı) o zamanın İran sınırları içinde olan bölgelerindendirler.

Bunlardan başka kitaplara da baktığımızda İranlı diğer alimlerinde etkilerini göreceğiz.

İranlıların kendi istekleriyle İslamı kabul ettiklerinin delillerinden bir diğeri Moğollar İran’a saldırdıklarında        -belkide İran’a yapılan en mehametsiz ve en kanlı saldırı idi ve İslami İran’ın kültür mirasının büyük bir bölümünü yoketmişlerdi- İranlılar Moğolların dinini kabul etmedikleri gibi İslam alimleri zamanla onları İslama çekmiş ve büyük Müslüman toplumuna kazandırmışlardı.

Sonuç olarak diyebiliriz ki: Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan o parlak kültürel geçmişe sahip İran gibi geniş ve büyük bir topluma yeni bir dini kabullendirmek mümkün değildir. İranlılar zorla İslam dinin kabul etseydiler, İslam yönetiminde en küçük bir zaaf gördükleri anda onların aleyhine kıyam ederlerdi. Halbuki, İslamın aleyhine yapılan bazı isyanlara İranlılar destek vermemiş, aksine temel İslami değerlerin ihyası için çeşitli Alevi hareketler gibi adalete dayalı kıyamlar, geniş İran kitleleri tarafından desteklenmiştir. Görüldüğü üzere İranlıların çoğunluğunun mezhebi Ehl-i Beyt’in (a.s) yolundan gitmektir. Oysa İranı ilk fetheden Müslümanların amacı bu değildi ve kendi dönemlerindeki halifelerine tabi idiler. Bu da İslamın İranlıların kalbine zorla girmediğinin delillerindendir. Çünkü Şiiler aslında devlet gücüne sahip olmadılar ki, böyle bir şeyi pratikte yapabilsinler. Ve esasen hiç bir din zorlamayla kalplere girmez. Nitekim günümüzde de görüldüğü üzere, Sovyetler Birliği gibi ülkelerde yıllarca İslam’ın kökü kazınmak istenmesine, kominist vb. ideolojiler tebliğ edilmesine ve o bölgelerdeki insanlar dinlerinden döndürülmeye çalışılmasına rağmen Müslümanlar bütün zorluklara katlanarak bir yere kadar İslami kimliklerini korumuşlardır. Bu durum oralardaki Hıristiyanlar içinde geçerlidir.


[1] -Dikkat edilirse, ‘Düşmanlar her yönden’ denildi, yani yalnızca güneydoğudan saldıran Müslümanlar kastedilmemektedir.

[2] -İbn-i Cerir Taberi, Tarih-i Umem ve’l Müluk, c.1, s.632, Müesseset-ul A’lemi, Beyrut.

[3] -a.g.e. c.3, s.244-249 (özet)

[4] -Kadisiye ve Nehavend savaşları gibi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar