Gelişmiş Arama
Ziyaret
7316
Güncellenme Tarihi: 2013/08/27
Soru Özeti
Lezzet kısımları nelerdir? Üstün lezzete nasıl ulaşılabilir?
Soru
Lezzet kısımlarını sayar mısınız? En yüksek ve en kalıcı lezzet türü nedir? Üstün ve kalıcı lezzet türüne nasıl ulaşılabilir?
Kısa Cevap

İnsan lezzet ve dertsiz değildir. Bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Bu hususları tanzim etmede ahlakın önemli bir payı vardır. Ahlakî konular sayesinde gerçek lezzet ve dert, gerçek dışı olandan ayırt edilmekte ve böylece insan gerçek lezzete yönelebilmekte ve gerçek olmayandan da uzaklaşabilmektedir. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri hissî lezzet, hayalî lezzet, aklî lezzet ve manevî lezzet diye dört kısma ayrılmaktadır. Hangi lezzetin üstün olduğu bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin birey cismanî elemlerle birlikte olsa bile Allah’ın rızasını kazanma makamına ulaşmayı en üstün lezzet bilir. Üstün lezzete ulaşmanın yolu, insanın kendi ruhunu cisim ve bedenine hâkim kılmasıdır.

 

Ayrıntılı Cevap

Lezzetin hakikati, insan doğa ve ruhuyla uyuşan ve mülayim bir şeyi idrak etmekten ibarettir; yani böyle şeyleri idrak etmek insana lezzet vermekte ve onun sevinmesi ve ferahlamasına neden olmaktadır. Bunun mukabilinde, insan doğası ve ahlakına aykırı ve tatsız olan şeyleri idrak etmek ve duyumsamak da acı vermekte ve ruhun katılaşmasına ve rahatsızlığa neden olmaktadır. Bu esas uyarınca her insan bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Ama hangi hususlardan lezzet alması ve hangi hususlardan endişe duyması konusu kendisinin ahlakî terbiyesine kalmıştır. İnsan doğası gereği lezzet talibidir ve işlerini bir lezzete ulaşmak için yapmakta veya en azından bir şeye doğru yöneldiğinde onu motive eden şey, o şeydeki lezzettir. Bazı insanlar lezzetlerin hissî ve hayvanî lezzetler (mide ve şehvet) ile sınırlı olduğunu ve hissî lezzetlerini sınırladıkları ve Allah için haram lezzetler veya şanlarına yakışmayan lezzetlerden vazgeçtikleri takdirde zor bir yaşamları olacağını sanmakta ve gerçek müminler ve Allah’ın buyruklarına uyan kulların hiçbir şeyden lezzet almadıklarını ve yaşamın onlar için acı geçtiğini düşünmektedirler. Oysaki bu doğru değildir; zira lezzetler, hissî lezzetler ile sınırlı değildir. Aksine maddî ve hayvanî lezzetlerden çok üstün olan başka lezzetler de vardır. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri dört kısma ayrılmaktadır:

 

1. Hissi Lezzetler: Beden uzuvları ve beş zahiri duyu organı yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir.

 

2. Hayalî Lezzetler: Hayal yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir. Rüyadaki lezzet, güzel bir yerde olmayı düşleyerek elde edilen lezzet ve hoş bir hatıradan alınan lezzet bu kabildendir.

 

3. Aklî Lezzet: Aklî hakikatleri idrak etmekten alınan lezzettir. Matematik ve fizik formüllerini keşfetmek alınan lezzet ve bilimsel hususları öğrenmekten kaynaklanan lezzet bu türdendir.

 

4. Manevî ve Ruhî Lezzet: İnsanın manevî hususlardan ve Allah’a kulluk etmekten aldığı lezzetler gibidir. Elbette kulun manevî ve ibadete ait hususlardaki hedefi lezzet almak olmamalıdır; çünkü ibadet ile ilgili hususlar Allah için halis bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Ama maneviyat ve ibadet ehli kimseler doğal olarak bir tür lezzet de tatmaktadırlar. Bu lezzet maddî lezzetlerden daha aşağı değildir ve hatta birçok insan için ondan daha üstündür. Allame Caferî lezzet ve elem türlerini cismanî (maddî) lezzet ve elemler ile ruhî (manevî) lezzet ve elemler diye iki kısma ayırmıştır. Maddî lezzet; yemek, içmek ve giyinmek gibi direkt maddî lezzetleri ve maharet, sevilmek, başkalarına egemen olmak, düşünsel huzur ve özgürlük gibi endirekt maddî lezzetleri içermektedir. Ruhî lezzetler ise sorumluluğu yerine getirme ve Yüce Allah’a yakınlaşma gibidir.[1] Hangi lezzetin üstün olduğu konusu ise bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin ve ilahî bir insanın perspektifinde Allah’ın rızasını elde etme makamından daha üstün bir lezzet yoktur. Bundan ötürü, onu Allah rızasına yakın kılan her iş üstün bir lezzet taşır. Mümin her zaman hayırlı bir iş yapmanın peşindedir, hissî lezzet ve dünyevî kârın peşinde değildir. Elbette bu iş, bazen lezzetli ve faydalı ve bazen de acı ve zararlıdır ve eğer insan his ve doğasına göre incelenecek olursa, tadım ve maddî menfaatler açısından lezzetli ve kârlı değildir. Ama akıl onu iyi görmektedir. Hatta bazen bir takım işler tadım, his, lezzet ve maddî açılardan bir getiri taşımamakla birlikte akıl tarafından iyi oluşları da tespit edilememektedir, ama aklın üstünde olan, öğretmeni sayılan, onu yetişkin kılan ve hazinelerini açığa çıkaran vahiy ona filan işin iyi olduğunu bildirmekte ve sonra da akıl onun iyi olduğunu anlamakta, kabul etmekte ve onu yapma emrini bedene vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de işlerin ölçüsünün zahirî lezzet ve fayda değil, hayır olması ve hayrın da vahiy tarafında beyan edilmesi gerektiği belirtilmiştir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[2] Bu ayet-i kerimeden bizim hakikatimizi ruh ve fıtratın temin ettiği, beden ve beden menfaatlerinin ise bir araçtan öteye bir şey olmadığı ortaya çıkmaktadır.

 

Üstün Lezzete Ulaşmanın Yolu:

 

Üstat Cevadî Amulî bu hususta şöyle demektedir: “Akil, arif, abid ve Allah’ın kulu olan kimseler makam hazzını iyice tatmışlardır. Onlar toplumsal, siyasal vb. meselelerde söz etmeden önce kendi ruhlarındaki dâhili muhitte yöneten ve yönetilenin hükmünü belirler ve ruhun emir vermesi ve bedenin de itaat etmesi gerektiğini söylerler. Ancak böyle bir yönetim lezzet vericidir. Örneğin ruh size oruç tutmanızı emreder, ama beden acı çeker ve itaat eder. Ruh, bedene olan bu egemenliğinden lezzet duyar. Yahut ruh yabancılara karşı savunmada bulunmak, cihad etmek ve savaşmak için bedene emir verir ve beden itaat ederek bir yerden başka bir yere hareket eder, cihadı başlatır, düşmanın ok ve hançerinin acısına tahammül eder ve yaralanır. Burada ruh ben emir verdim ve beden itaat etti diye Allah’a şükreder. Namahreme bakmamak, haram müzikleri dinlememek, haram mal yememek ve diğer yüzlerce dinî buyruk da bu kabildendir. Cahil kimse ise bedeni ruha egemen kılar, onu emir ve reis yapar, yönetim makamına oturtur ve ilahî ruhu bedenin esaretine verir.”[3]                 

 

 

[1] Bkz: Caferî, Muhammed Taki, Aferineş Ve İnsan.

2] Bakara, 216.

[3] Cevadî Amulî, Abdullah, Mebadi-i Ahlak Der Kur’an, s. 241.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Köpek ve domuzun necis oldukları hakkında bir hadis söyleyebilir misiniz?
    14791 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Köpek ve domuzun necaseti hakkında Masum İmamlardan (a.s) elimize çeşitli rivayetler ulaşmıştır. Bu rivayetlerin bazılarında necis sözcüğü açıkça gelmiş bazılarında ise gelmemiştir. Açıkça gelmeyenlerden de köpek ve domuzun necis olmaları gereklilik babından anlaşılmaktadır. Böyle rivayetlerde köpeğin artığı veya domuzun insanın elbisesine değmesi hakkında İmamdan (a.s) sorular ...
  • İmam Hasan Askeri (a.s)’ın biyografisini anlatır mısınız?
    3319 Sire 2020/01/20
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7745 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70786 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • Kabirde soru ve sual nasıldır ve gayri Müslimler için hangi şekildedir?
    15342 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Berzah sözlükte iki şey arasında yer alan perde ve engel anlamındadır. Istılahta ise Yüce Allah’ın dünya ve ahiret arasında karar kıldığı ve ölümden sonra insanın ilk menzili olan âleme denmektedir. Berzah âleminden kastedilen, kabir âlemidir; bu âlemde insan kıyamete dek özel bir tür yaşam sürecektir. Burada kabirden kastedilen şey ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    6089 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • Nazardan korunmak nasıl mümkündür?
    11551 Tefsir 2011/05/09
    Nazar, nefsin oluşturduğu tesirlerindendir ve onun inkar etmeğe bir delil yoktur. Hatta bazı hadiseler nazarın varlığına delil sayılır. Merhum Şeyh Abbas Kummi, nazardan korunmanın yolları hakkında Kalem Suresi'inin 51. ayetini okumayı tavsiye etmiştir. Bu ayetin nüzul sebebine bakıldığında onun nazara karşı etkili olduğu ...
  • Neden esir düşmüş evli kadınlar hakkında Müslümanlara helal olduğuna dair ayet nazil olmuştur?
    6495 Gayri Müslimlerle İlişki 2019/01/22
    Kutsal islam şeriati evli kadınlarla evlilik yapmayı haram bilmektedir. Bu hükümden sadece savaşta esir düşmüş ve belirli şartlara haiz olanlar istisna edilmiştir. Allah teala kafirlerden esir düşmüş esir kadınlar batıl inançlarından beraat ettikten sonra ve rahimleri önceki eşlerinden arınmış ise nikah kıymayı helal etmiştir. Başka bir tabirle ...
  • Niçin ezan Arapça okunmaktadır?
    32652 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/08/23
    Ezanın Arapça okunmasının gerekliliğinin en önemli delili ezanın bir ibadet oluşudur. Bu ibadet Peygamber-i Ekrem’in sünneti gereği olduğu gibi korunmuştur. Her ibadetin şekli ve biçimi Allah Teala’nın belirlediği, emrettiği şekilde olmalıdır. Buna ek olarak bu ibadetin asırlar boyunca tahriften uzak kalması, bozulmaması ve ...
  • Bir Müslümanın, Amerika’daki mahkemelere bir dava için başvurması caiz midir?
    6726 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/11/01
    Ayetullah Uzma Hamenei (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Eğer kadının hakkını elde etmesi, gayri İslami mahkemelere başvurmasına bağlıysa, özellikle bu mahkemelere başvurmaması kadın için zorluk ve sıkıntıya sebep olacaksa; başvurmasında bir mani yoktur.”Hazreti Ayetullah-il Uzma Mekarim Şirazi (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Hakkını elde edecek başka bir yolu olmaz ve bu mahkemelere başvurmak ...

En Çok Okunanlar