Gelişmiş Arama
Ziyaret
16048
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Rüku ve secde de Peygamber’e (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine salavat getirmenin fazileti var mıdır?
Soru
Rüku ve secde de Peygamber’e (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine salavat getirmenin ne gibi fazileti vardır?
Kısa Cevap

Peygamber’e (s.a.a) salavat getirmek çok mübarek ve azametli bir zikirdir. Her durum ve zamanda bu zikiri söylemek sevaptır. Namazda ise müekked müstehaplardandır. Ancak teşehhüdde farzdır. Allah, Kur’an’da müminlere şöyle buyuruyor: ‘Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salavat getirir; ey inananlar, siz de ona salavat getirin...’ Bu yüzden salavatın fazileti rüku ve secdede ki salavatları da kapsamaktadır. Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kim namazının rüku, secde ve kıyamında Muhammed’e ve Âlî’ne salavat getirirse Allah onun sevabını rüku, secde ve kıyamının sevabı gibi (amel defterine) yazar.’ Bu yüzden denilebilir ki, salavat hakkında söylenen faziletler genel olduğu için, bu faziletler bütün salavatlarda olduğu gibi, rukü ve secde içinde geçerlidir. Ayrıca salavatın namazın bir parçası ve namazın kemaline neden olduğunu söyleyen rivayetlerde vardır.

Ayrıntılı Cevap

Salavatın önemini anlamak için Allah-u Teala’nın Kur’an’da buyurduğu şu ayet yeterlidir: ‘Şüphe yok ki Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirir; ey inananlar, siz de ona salavat getirin, tam teslim olarak da selam verin.’[1] Ayetten salavatın azamet ve önemi güzel bir şekilde anlaşılmaktadır.

Yine bu zikrin fazileti ve şekli hakkında bir çok rivayet vardır. Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘Sizin bana salavat getirmeniz dileklerinizin yerine gelmesine neden olur, Allah’ı sizden razı eder ve amellerinizi temizler.’[2] Başka bir rivayette şöyle buyuruyor: ‘Miraç gecesinde bir melek şöyle diyordu: Ben yağmur damlalarının hesabını yapabiliyorum, ama salavatın sevabını hesap edemiyorum.’[3] İmam Hasan (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kalp paslanır; bu pas salavatla giderilir ve nurlanır.’[4] İmam Hasan Askeri’de (a.s) salavatı müminin en değerli amellerinden olduğunu buyurmuştur.[5] Bu alandaki Ehl-i Beyt kaynaklı hadislerin yanı sıra Ehl-i Sünnet’in kitaplarında da salavatın farz olduğuna dair rivayetler az değildir. Örneğin meşhur bir rivayette Aişe (Peygamberden) şöyle naklediyor: ‘Namaz taharetsiz olarak ve bana selam gönderilmeden kabul olmaz.’

Rivayetlerde namazda salavat getirmenin namazın bir parçası olduğu ve namazın kamil olmasına neden olduğu belirtilmiştir. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Salavat namazın kamil olmasına neden olur.’[6]

İmam Bakır (a.s) rüku ve secdelerdeki salavatlar hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘Kim namazının rüku, secde ve kıyamında Muhammed’e ve Âlî’ne salavat getirirse Allah onun sevabını rüku, secde ve kıyamının sevabı gibi (amel defterine) yazar.’[7] Aynı şekilde namazda salavat getirmenin salih amellerin ağırlaşmasına neden olacağı belirtilmiştir.[8] Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Namazında Muhammed ve Âlî’ne salavat getirmeyen kimseyi o namaz cennete götürmez.’[9]

Ancak salavattan maksat rivayetlerde şekli belirtilen tam salavattır. Tam salavat yani içinde Âlî kelimeside geçen salavattır (Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Âlî Muhammed).’[10]

Şii fakihler salavat hakkında şöyle buyurmuşlardır: ‘(Namazda) Birinci ve ikinci teşehhüdlerde Peygambere ve Âlî’ne salavat getirmek farzdır. Diğer yerlerde ise müstehaptır.

Ehl-i Sünnet fakihlerinden Şafii ise onun ikinci teşehhüdde farz olduğunu söylüyor. Bu yüzden namazda, özellikle rüku ve secdede ve namazın dışındaki durumlarda salavat getirmek müekked müstehaplardandır.[11]   

Dolayısıyla salavatın sayısız fayda ve bereketi rüku ve secdeyi de kapsamaktadır.



[1] -Ahzap/56.

[2] -Ali Hamsai Kazvini, Salavat: Kilid-i Halli Müşkülat, s.25, 92. Baskı, Neşr-i Cemal, Cemal el-Usbu’, s.241’den nakledilmiştir.

[3]-Muhaddis-i Nuri, Müstedrek-ul Vesail, c.5, s.355, Salavat: Kilid-i Halli Müşkülat, s.24’ten nakledilmiştir.

[4] -Şeyh Hürr Amuli, Vesail-uş Şia, c.4, s.1216.

[5] -Muhammed Taki Meclisi, Bihar-ul Envar, c.91, s.62.

[6] -Şeyh Saduk, Men La Yahduruh-ul Fakih, c.2, s.183.

[7] -Kuleyni, Usul-u Kafi, c.3, s.324.

[8] -Kuleyni, a.g.e. c.2, s.494, , Bab-ı Salavat Ber Peygamber (s.a.a), Dar-ul Kütüb-ül İsmailiyye, h.k.1365, Tahran

[9] -Kuleyni, a.g.e. c.2, s.495.

[10] -Vesail-uş Şia, c.7, s.203.

[11] -Nasır Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.17, s.421, (Ayetullah Mekarim’in ilmi risalesi, 100. mesele, namazın takibatı bölümü).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar