Gelişmiş Arama
Ziyaret
12973
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
İslam toplumu liderinin serveti olsa da tecemmülden (lüks yaşantıdan) uzak kalarak sade bir yaşamı tercih etmesi mi gerekir?
Soru
İslam toplumu liderinin serveti olduğunu farzedersek tecemmüle (lüks yaşantıya) özendirme olmasın diye sade bir şekilde yaşaması caiz midir? Cevabın olumlu olması durumunda böyle bir şey riya sayılmaz mı?
Kısa Cevap

Kur’an buyuruyor: ‘Bilin ki dünya yaşayışı ancak bir oyun, bir eğlence ve bir süstür...’ Ayette geçen ‘süs’ten maksat tecemmül (lüks yaşantı) ve savurganlık olup, aklı fikri hep lüks ev, lüks araba, pahalı elbiselerde olan, bir nevi refah hastalığına tutulan, dünyaya ve sınırsız eğlenceye düşkün olan, servetine servet katmak isteyen ve kanaatçı olmayan kimseler hakkındadır. Ama insan maddiyattan ihtiyacı kadar istifade eder, harcamalarını sıkıntıya düşmeyecek şekilde, gereksiz örf ve adetlerden uzak kalarak yapıyorsa böyle biri için ‘sade yaşıyor’ denilebilir.

Buna göre gerçekte herkes lüks yaşantıdan uzak durmalıdır; ancak Müslüman rehberin başkalarına örnek olması gerektiği vb. gibi açılardan vazifesi kat kat daha fazla olduğundan dünya perestlik ve dünyaya düşkünlükten kaçınmalıdır.

Müslüman önderin serveti olduğu halde sade bir yaşamı olması riya değildir. Zira dünya malına sahip olmakla dünyaya düşkünlük aynı şeyler değildir. Servet sahibi olmak demek dünyaya düşkün olmak manasına gelmez. Kaldı ki bir rehber bununla halkın gönlünde taht kurmak istememektedir. O, sade yaşamıyla toplumu yönetenlere örnek olmayı amaçlamaktadır. Evet, eğer gerçekten kalbinde dünya sevgisi olsa ama kendisini dünyaya düşkün göstermese bu riya olur ve günahtır.     

Ayrıntılı Cevap

Cevabın anlaşılabilmesi için bizim ‘lüks’ diye tanımladığımız Tecemmül’ün ve onun mukabili olan Sade Yaşantı’nın ne anlamlara geldiğinin tam olarak bilinmesi lazım.

Tecemmül

 Tecemmül lügatte ‘Süslenmek ve güzel olmak’ demektir.[1] Rivayetlerde  tecemmülün güzelleşmek ve süslenmek manası methedilmiştir. Nitekim İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: ‘Allah -azze ve celle- cemal (güzellik) ve tecemmülü (süslenmeyi) sever, kirli olmayı ve fakirliğini söyleyeni sevmez.’[2]

Tecemmül’ü, lügat manası olan güzellik ve süslenmek manasında tutarsak bunun kötü bir şey olmadığını, aksine methedildiğini söyleyebiliriz. Kelimenin kendisinin kullanıldığı yerlerde onun olumlu yönü kastedilir.

Kur’an buyuruyor: ‘Bilin ki dünya yaşayışı ancak bir oyun, eğlence ve bir süstür...’ [3] Ayette geçen süsten maksat tecemmül (lüks yaşantı) ve savurganlık olup, aklı fikri son nefesine kadar lüks ev, lüks araba, pahalı elbiselere sahip olmak isteyen kimselere içindir.[4]

Buna göre tecemmülü terimsel olarak -Kur’an-ı Kerim ve hadislerde dünyaya bağlılığın kınandığı manası göz önüne alınarak- şöyle mana edebiliriz: Tecemmül, refaha ve dünyaya düşkünlük, ayyaşlık, sınırsız eğlenme isteği, servetine servet katma hırsı, kanaatçı olmamak vb. demektir.

Tecemmül, dünya malına düşkünlüğün açık örneği ve dünyaperestliktir. Bu da insanı her türlü günaha sürükler: ‘Bütün günahların kaynağı dünyaya düşkünlüktür.’[5] Böyle bir yaşantı hak ve adalet yolundan sapmak, insaniyet ve faziletten uzaklaşmak, ölçülü olmaktan çıkmak ve değerlerin ölmesi demektir.[6]

 

Sade Yaşam

 Dünyaya düşkünlüğü kınayan ayet ve hadislere dayanarak sade yaşamı şöyle tanımlayabiliriz: Maddiyatı ihtiyacı ölçüsünde kullanan, harcamalarını sıkıntısız, gereksiz örf ve adetlerden uzak şekilde yapan kimsenin yaşamı sade yaşamdır.

İslamın onaylamadığı şey servetin kendisi değil, servetten kaynaklanan istikbar ruhudur. Servet genelde istenmeden de insana olsa böyle bir ruh yapısını verdiği için bazen servet toplamakta kınanmıştır. Ekonomik meselelere yönelmek insanı manevi makamlara ve güzel ahlaka da götürebilir. Mal ve servetin iyi ve kötü yanları vardır. O bir yılan gibidir, zehirde olabilir, panzehirde. Yani servet insanı zehirleyebilirde, zehirden kurtarabilirde.[7]

 

Müslüman Liderin Yaşantısı

Yukarıda söylenenelerden yola çıkarak Müslüman bir liderin sade yaşamı ve tecemmülü hususunda şunları söyleyebiliriz:

1- Sade bir yaşam ve tecemmülden uzak kalmak herkesin görevidir. Ancak Müslüman bir önderin başkalarına örnek olma zorunluluğu, Masum İmamlardan (a.s) taraf İmam Zaman’ın (a.f) gaybet döneminde toplumun idaresini elinde bulundurmasından dolayı sorumluluğu kat kat daha fazladır. Masum İmamların (a.s) yolunu sürdürebilmesi için yaşamı sade olmalı, masraftan, lüks yaşamdan ve israftan uzak durmalı ve normal bir vatandaş gibi yaşamalıdır.

2- İmam Ali (a.s) buyuruyor: ‘Allah beni imam etmiştir ve ben, yiyecekte, giyecekte ve yaşantımda ümmetin en zayıfı olanların durumunda olmak gibi bir vazifem vardır. Bu şekilde fakir teselli bulacak, zenginde benim toplumun başında olduğumu görünce, zenginliği onu tuğyana ve isyana götürmeyecektir.’ [8]

Allah Teala, Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘Ey Peygamber! Eşlerine söyle: Eğer dünya yaşayışını ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size nikah bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle bırakayım.’[9]

Ayet-i Kerime, sade yaşantı konusunu ele almıştır. Bu ayete göre Müslüman bir önder, başta kendisi sade bir şekilde yaşamalı, eşlerinin yersiz isteklerinin etkisinde kalmayarak bu konuda da başkalarına örnek olmalı, kendisinin yanı sıra eşi ve çocuklarınında böyle bir özelliğe sahip olmasını sağlamalıdır.

3- Mal ve serveti olan Müslüman bir önder, İslam toplumunun rehberi olması ve toplumdaki mustazafların ve muhtaçların derdini anlayabilmesi hasebiyle Peygamberler (a.s) ve Masum İmamlar (a.s) gibi toplumun orta sınıfı seviyesinde hatta ondan daha aşağı derecede  yaşamalıdır. Aşırı serveti olanlar ise o servetlerini fakir fukaraya dağıtmalıdır. Yukarıda ki ayet, savaşlardan elde edilen onca ganimetlere rağmen Peygamberimizin (s.a.a) onlardan faydalanma düşüncesinde olmadığını, eşleri daha refah bir yaşam istediklerinde bu isteklerine muhalefet ettiğini ve onlara hücceti tamamlandığını beyan etmektedir.

5- Zengin olduğu halde Müslüman önderin sade yaşamı riya sayılmaz. Çünkü dünya malına sahip olmakla dünyaya düşkünlük aynı şeyler değildir. Servetinden faydalanmak zorunlu olarak dünyaya düşkünlük ve mal yığmak anlamına gelmez. Kaldı ki bir önder bununla halkın gönlünde taht kurmak peşinde olmamalıdır. O, sade yaşamıyla toplumu yönetenlere örnek olmalıdır. Halkta din önderlerinin böyle bir yaşam tarzına sahip olmaları gerektiğinin bilincinde olduğu için Müslüman önder servetine güvenerek başkalarının gönlünü fethedemez.

Daha fazla bilgi için bkz: Soru:994 (Site:1062)



[1] -Ferheng-i Ebcedi-î Arabî-Farsî, s.210

[2] -Hür Amuli, Muhammed b. Hasan, Vesailu’ş Şia, c.5, s.7, Müesseset-u Alu’l Beyt, Kum, H.K. 1409

[3] -Hadid/20.

[4] -Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Nümune, c.23, s.351-352, Daru’l Kütübi’l İslamiyye, Tahran, 1. Baskı, H.Ş 1374

[5] -Vesailu’ş Şia, c.16, s.8

[6] -el-Hayat (Ahmed Aram’ın Farsça çevirisi), c.3, s.502

[7] -Soru:994 (Site:1062)’ten alıntı yapılmıştır.

[8] -Sıkatu’l İslam Kuleyni, el-Kafi, c.1, s.410, Daru’l Kütüb-ül İslamiyye, Tahran, H.Ş.1365

[9] -Ahzab/28

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar