Gelişmiş Arama
Ziyaret
12401
Güncellenme Tarihi: 2010/12/18
Soru Özeti
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
Soru
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl işlenmiş? (Ve) ilgili ayet ve sure zikir edilsin.
Kısa Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varması olanaklı ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi itminan, huzur ve rahatlık kendisi için gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan, kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana getiriyor. Bir rivayette bu sorunun aynısı imam Rızadan (a.s.) soruldu: acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi var idi? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: "hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. (Ancak) O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".

Ayrıntılı Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir[1]. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpsel bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.[2]

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan, ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varıyor ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi için itminan, huzur ve rahatlık gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış olan şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan doğrultusunda kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana geliyor. Böylece çeşitli vesvese ve vahimlerin kalbine ve zihnine girmeleri engelleniliyor. Zira gerçekleşen bu itminan ile vesvese ve vahimleri kalbe ve zihne götüren tüm yollar kapanıyor. Örneğin: hepimiz ölmüş bir kimseden hiçbir faaliyet gerçekleşemeyeceğini yakinle biliyoruz. Bunu delil ve burhanla kabul etmişiz. Ama bu yakin canımızın derinliğine inmediği için meyyit olan bir kimseden, özellikle gece vakitlerinde korkuyoruz. Ama işleri gereğince sürekli meyyitle uğraşan kimseler ise hiçbir zaman ölü kimseden korkmuyorlar.[3] Buna binen şuhut derecesine ulaşmış bir kimsenin kalbi ancak huzur ve sükûnet bulabiliyor. İbrahim, (a.s) da yeniden diriliş anlamında olan bisete (yeniden dirilme) ve yeniden dirilmeye kâmil ve halis bir şekilde iman etmişti ve kalbinde hiçbir şekilde şek ve şüphe yoktu, ama kendisi kalpsel itminana yetişmek istedi.

Bir rivayette bu sorunun kendisi imam Rızadan (a.s.) soruldu: "acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi vardı? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".[4] Has zihniyetlere sahip olan bazı kimseler kendi kendine şöyle bir düşünceye kapılıyorlar: Hz. İbrahim şek ve şüphe içinde idi, dolayısıyla biz de şek ve şüphe edebiliriz ve edersek de mazuruz. İman veya yakine ulaşamadığımız zaman zararı yoktur. Ama bu tür zihniyetler rivayetlerde kınanmış ve batıl zihniyetler olarak tanımlanmışlardır. Bir rivayette şöyle nakil edilmiştir: "şahsın birisi imam Musa Kazıma (a.s.) bir mektupta şunu yazmıştı: Hz. İbrahim (a.s.) Allah u Teâlâ'dan şöyle bir talepte bulunmuştu: "Allah'ım nasıl ölüleri dirilteceğini bana göster. Ben de şek ve şüphe içindeyim, dolayısıyla ben de (şek ve şüphelerimi giderecek) bir şeyleri bana göstermenizi istiyorum". İmam Musa (a.s.) bu şahsın cevabında şöyle buyuruyor: "İbrahim (a.s.) mümin idi ancak o sadece imanının artmasını istemişti. Ama sen ise şüphedesin. Şüphede olan kimselerde hayır yoktur".[5]

Dolayısıyla insan "usul-i din", itikat-i ve iman etmesi gerekir türden olan meseleler hakkında yakin sahibi olması gerekir. İman getirmek ve yakine ulaşmak için burhansal ve delile dayalı yollar söz konusudur. Bu yollara insan başvurması gerekir ki, artık kendisi için bu konular noktasında şüphe ve tereddüt kalmasın. Ortaya atılan şüpheleri kendinden uzaklaştırmak için de âlimlere müracaat edebilinir.

Her halükarda kuranı kerimin ayetlerinde birazda olsa tefekkür eder ve derine inersek şu hakikate varabiliyoruz ki; hekim ve adil olan Allaha, hakeza ahirete, cennete, cehenneme olan imanı güçlendirir onun gölgesinde ruhsal ve psikolojik türünden olan tedirginlikleri gidermek zor değildir. Günlük olarak beş vakit namaz kılma gibi ibadet türünden olan ameller de insanın bu merhaleye kavuşması için planlanmış ve programa alınmıştır. Mümin Allahın lütuf ve yardım elinin peyderpey üzerinde his ettiğini gördüğü zaman artık kalbine korkunun, ıstırabın ve hüznün girmesine izin vermez. Allah u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz"[6] Allah u Teâlâ bu ayeti kerime de şunu buyurmaktadır: ey insan eğer Allah ile birlikte olursan yeryüzünün ve gökyüzünün tüm güçleri senin güdümündedir ve Allah u Teâlâ senin tüm sorunlarından, ihtiyaçlarından ve musibetlerinden haberdardır. Senin itaatlerinden, çabalarından ve kulluk görevini yerine getirdiğinden haberdardır. Bu ilahi vaatlere iman getirmekle insanın kalbindeki huzur, vücudunun her tarafını sarmaması mümkün müdür? Böyleli bir yöntem ve marifet insanda oluştuğunda kesinlikle, insanın psikolojik huzursuzluğuna ve ıstırabına neden olan bütün nedenler insanın kalbinden ve ruhundan güç edip giderler.



[1] "el-imanu et-tesdiku. zıdduhu et-tekzibu", (İBNİ MANZUR, Muhammed b. Mukrem, "lisanu'l-arap", Beyrut: naşır daru sadır, baskı: 3, 1414 hk., c. 13, s. 21).

[2] KULEYNİ, "Kafi" tahran; daru'l-kutubul-islamiye, 1365, hş., c. 2, s. 27, hadis no: 1, imam sahdık şöyle buyurmuş: el-iman hıve hghrvhv bil-lisan ve akdun fil-kalb ve amelun bil-erkan", iman ve iman ile islamın ve ilim arasında var olan fark ile alakalı daha fazla bilgi edinmek için bkz. Nemaye: "İslam ila imanın şarları, no: 1311, (sayt: 1343).". ve "farki iman ve ilm no: 5382 (sayt: 5651)".

[3] ŞİRAZİ, Nasır Mekarım, "tefsir-i Nümüne", Tahran: darul-kutubul-ilamiye, bas. 1, 1374 ş. c. 2, s. 304.

[4] ARUSİ HAVBEZİ, Abdu Ali b. Cuma, "nuru's-sakaleyn" Beyrut: naşır müesesei't-tarihi'l-arabi, baskı 1, 1412 h., c. 1, s. 330.

[5] Age. c. 1, s 336.

[6] Vela tehinu vela tahzenu ve entumul-aalevne in kontum müminin, (ali İmran, 139).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar