Gelişmiş Arama
Ziyaret
12572
Güncellenme Tarihi: 2010/06/20
Soru Özeti
Hz. Mehdi ile irtibat ve ilişki mümkün mü?
Soru
Hz. Mehdi ile irtibat ve ilişki mümkün mü?
Kısa Cevap

Birbirini tanımayan iki kişi arasında ilişkinin kurulması mümkün değildir İlişkinin meydana gelmesi için en azından iki taraftan birinin diğerini tanıması ve sonuçta ona bağlılık duyması onun mehabetini kalbinde oluşturması ile başlayabilir ve sonra karşılıklı bağ ve dostluk oluşmasına yol açabilir.

Hz. Mehdi ile ilişki konusuna gelince İmam (a.s) bizi iyice tanımakta ve bize lütuf ve inayet etmektedir. Ama bu ilişkinin diğer yanı olan biz eğer o İmam’ı iyice tanırsak İmam’la doğru bir bağ kurabilir ve huzuruna kavuşmak şerefine nail oluruz. Nitekim bir çok alimlerin ve kendini yetiştirmiş iddiasız kişilerin hal tercümeleri buna şahitlik etmektedir.

Başka bir ifade ile Hz. Mehdi ile ilişkiyi iki şekilde tasavvur edebiliriz 1- kalbi bağ ve ilişki kurmak 2- doğrudan İmam’ın görüşüne nail olmak.

Bu iki ilişki türünün her ikisi de mümkün olmasına rağmen ancak ikinci tür ilişki için bir takım şartların oluşması gerekir. Gerçekte kalbi bağ ve bu bağın gereklerini yerine getirmek bizleri İmam’la görüşme liyakatine ulaştırır.

Ayrıntılı Cevap

Uygun cevaba varmak için aşağıdaki noktalara dikkat etmemiz gerekir.

1-     İrtibat sözcüğü bağlılık ve ilişki anlamındadır.[1] Bu kelimeden maksat ikili bağ ve ilişkidir. Buna göre tek taraflı bağlılığa irtibat ve ilişki denilmez

Aynı zamanda birbirini tanımayan iki kişinin birbiriyle ilişki ve bağları mümkün değildir. İlişki en azından iki taraftan birinin diğerini tanıması ve ona ilgi duymasıyla başlayıp iki taraflı ilişkiyle sonuçlanır.

Hz. Mehdi ile ilişki konusuna gelince İmam ilişkinin bir yanı olarak bizi iyice tanımaktadır. Nitekim hadislerde yer aldığına göre Şialarını çok sevmekte ve onların hallerinden haberdardır. Hz. Mehdi (a.s) Şeyh Müfid’e hitaben şöyle demiştir: “Biz sizi gözetmeği ihmal etmeyiz ve sizi unutmayız.” İşte bu tanıma ve lütufun son derecesidir.[2]

Siz kendi dostlarınız arasında hangisinin size karşı bu derce sadakatli olduğunu ve sürekli sizi unutmadığını söyleyebilirsiniz. Buna göre ilişkinin bir yanını oluşturan Hz. Mehdi sürekli dostlarının inayet ve teveccüh etmekte ve onların teveccühlerini beklemektedir.

Bu ilişkinin diğer yanı ise biziz. Kendi İmamını iyice tanımayan bir kimse nasıl imamıyla doğru bir bağ oluşturabilir. Çünkü bağ ve ilişki oluşması için insanın bir kimsenin erdemlerini, güzelliklerini bilmesi gerekir ki ona karşı kalbinde muhabbet uyansın ve kalbi ona meyletsin.

Hz. Mehdi (a.s) gerçek manada bizi sevmekte acaba biz de o İmam’ı gönülden seviyoruz muyuz ki onunla dost olabilelim?

2-     Açıklandığı üzere ilişki ve bağ tanımakla başlar sonra bu kalpte muhabbetin meydana gelmesine sebep olur ve sonuçta arada özel bir dostluk ve ilişkinin oluşmasına zemin hazırlar.

Eğer bir kimse İmam’la kalbi ilişkisini güçlendirebilir ve İmam’ın huzuruna çıkmaya layık olursa mutlaka böyle bir mülakat mümkün olacaktır. Bizler bir çok büyük alim ve kendini yetiştirmiş iddiasız büyük kimselerin hal tercümelerinde onların bu şerefe nail olduklarını okumaktayız. Elbette onlardan bazıları o hazretle mülakat ettiklerinde onun kim olduğunu tanımamış ve sonradan görüştükleri kişinin Hz. Mehdi olduğunu bilmişlerdir. Örneğin Mefatihu’l-Cinan kitabında yer alan Hacı Ali Beğdadı Haci Seyyid Ahmet Reşti’nin vakiaları bunun birer örnekleri sayılır.[3]  [4]

Açıklama: Hz. Mehdi ile ilişki iki türlü tasavvur edilebilir:

1-     Yakında görüşme

2-     Kalbi irtibat

Soru şundan ibrettir bu iki tür ilişki mümkün müdür?

Biz bu iki tür ilişkiyi ayrıca inceleyelim:

A-    İmam’ı görüp tanımaması

Bu tür görüşme rivayetlerde yer aldığına göre herkes için mümkündür ve gerçekleşiyor da. Şeyh Saduk Hz. Mehdi’nin naiplerinden biri aracılığıyla şöyle nakleder: “Hz. Mehdi (a.s) her yıl hac merasimine katılıyor o halkı görüp tanıyor halk onu görüp tanımıyorlar.[5] Buna göre o İmam’ı görmek mümkün olmanın yanı sıra gerçekleşmektedir de. Ancak buna İmam’la irtibat sağlamak denmeyebilir. Konumuzda böyle bir bağ ve ilişki hakkında değildir.

B-    İmam’ı görüp tanıyor.

Yakından görüşmenin mümkün olup olmadığı konusuna gelince bizce bu da mümkündür. Çünkü bunu gerektiren sebep vardır ve bir mani’ ve engel de söz konusu değildir. Yani bir kimse ruhi ve manevi hazırlık yönünden İmam’ın kendisiyle görüşmesine layık olursa İmam’ın onunla görüşmemesine bir gerekçe kalmaz. Elbette bazen maslahat böyle bir görüşmenin olmayışında olabilir ancak bu farzımızın dışındadır. Üstelik büyük alimler Allah’ın velileriinin İmam’ın huzuruna vardıklarını açıklayan yüzlerce kıssa ve öykü nakledilmiştir ki bunların hepsi böyle bir ilişkinin gerçekleştiğine delildir. Bazıları da görüşmelerinden sonra görüştükleri kişinin Hz. Mehdi olduğunu fark etmişlerdir.

Ancak Hz. Mehdi ile görüşme bununla sınırlı değildir. Gerçi bu tür irtibat ve görüşmeye nail olmak çok değerlidir ancak bu herkese nasip olmaz bu yüzden önemli olan İmam’la ruhi bağ ve kalbi ilişkiyi güçlendirmek ve gaybet döneminde onun emirlerine itaat etmektir.

2 Kalbi irtibat; Yani bir kimse yakından İmam’ın huzuruna varmak şerefine nail olmasa da kalp ve ruhuyla İmam’la bağ ve ilişkisini güçlendirmesi.

Böyle bir bağ mümkündür ve delili de şundan ibarettir. Ehl-i Beyt İmamları kendilerinin Allah’ın izni ve iradesiyle dostlarının onlara gönderdiği selamı duyduklarını ve onlara arzuhallerini bildirdiklerinde haberdar olduklarını ve genelde dostlarının durumlarından haberdar kılındıklarını açıklamışlardır. Nitekim İmam’ların mezarlarını ziyaret etmede okunan dualarda birinde şöyle geçiyor: `Senin benim sözlerimi duyduğuna ve buradaki duruşumu gördüğüne şehadet ederim.`[6] Bir çok hadislerde bu konuyu teyit etmektedir. Örneğin Uveys Karani olayında onun Peygamber’e çok muhabbet duyduğunu okuyoruz, o hiçbir zaman Peygameber’i görmeğe muvaffak olmadı. Ancak Peygamber onun kendisine olan aşkından haberdardı ve bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Karan bölgesinden cennet kokusu gelmektedir. Ey Uveys! ne kadar da seni görmeği arzuluyorum kim onu görse benim selamımı ona iletsin.” Sonra sözlerine şunları eklemiştir. “O alsa beni görmeyecektir. Benden sonra Hz. Ali’nin askerlerine katılarak Siffin’de savaşacak ve şehit olacaktır.” [7]

Buna göre Allah’ın yeryüzündeki hücceti olan İmam’ların bizim durumumuzdan haberdar olduklarına inanmalıyız. Buna göre bizi her zaman İmam’la ilişki kurup onunla konuşabiliriz.

 

Burada Ayetullah Behcet’in Hz. Mehdi ile yakından mülakat şerefine nail olmak için bazı tavsiyelerine yer verelim:

Hz. Mehdi (a.s) ile mülakat şerefine nail olmayı düşünen kimselerin soruları hakkında şöyle demiştir: “Çok salavat gönderin ve bu salavatları o Hazret’e hediye edin salavatların sonunda da zuhuru için duayı ekleyin (“Allahmu sallı ala Muhammed ve alı Muhammed ve accil ferecehum” şeklinde salavat getirin)  ve Cemkeran Camiine çok gidip o camide tavsiye edilen özel namazları kılın.[8]

Yine diğer bir yerde şöyle demektedir: Allah’la ilişkinin yolları Allah ve Zamanın İmam’ına itaattir. Bunun teşhisi ise kendi amellerini şeriatın defteri olan doğru risale-i ameliyelerle tatbik etmektir.[9] Yine Ehl-i Beyt’le özellikle Hz. Mehdi ile ilişkimizi nasıl güçlendirelim sorusuna karşılık şöyle demiştir: “Allah’ı tanıdıktan sonra onu itaat etmek, Ona ve Onun sevdiği kimselere muhabbetimizin artmasına sebep olur. Allah’ın sevdiği kimseler Peygamberler ve velilerden ibarettirler, bunların içinde Allah’a en sevimli olanlar Muhammed ve onun soyundan olan Ehl-i Beyt’idir. Ehl-i Beyt içinde bize en yakın olanı Hz. Sahibu’l-Emr Mehdi’dir.[10]

İmam Zaman Hz. Mehdi ile ilişkiyi güçlendirmek için zikredilen yollardan bazıları şöyledir:

1-     Hz. Mehdi’nin sağlığı için okunan duayı devamlı tekrarlamak (Allahumme kun liveliyyike’l hucceti’bni’l Hasan… )[11]

2-     Aht duasını okumak[12] İmam Cafer Sadik, kim bu duayı kırk gün okursa Hz. Mehdi’nin yarenlerinden olur diye buyurmuştur.

3-     Al-i Yasın ziyaret duasını[13] okumak. Bu dua Mefatihu’l-Cinan kitabında nakledilmiştir. Hz. Mehdi: “Kim bize yönelmek isterse bu ziyertnameyi okusun diye buyurmuştur.

4-     Camia Kebire ziyeretnamesini okumak. Bu da Mefatihu’l-Cinan’da mevcuttur.[14]

Buna göre Hz. Mehdi ile ilişki kurmak mümkündür. İsteyerek ve çaba göstererek kalbi irtibatı güçlendirmek mümkün olduğu gibi Allah’a kulluk konusunda son derece faaliyet, günahlardan kesin bir şekilde uzak durmak, sürekli kalbi kötü niyetlerden, maddi arzulardan ve boş düşüncelerden arındırmak ve kalbi Allah’ın yadıyla diriltmek sayesinde bizzat o İmam’la yakından görüşmek şerefine de nail olmak mümkündür. Hatta kişi bir makama erişebilir ki İmam lütfederek onun ziyaretine gelir. Elbette şuna dikkat etmek gerekir ki eğer bir insan büyük çabasına rağmen bütün bu aşamalara erişmesiyle birlikte yine mülakata muvaffak olmazsa ümitsizliğe kapılmamalıdır. Sürekli kendindeki hazırlığı güçlendirmelidir. Şunu da nazara almak gerekir ki bazen insanda gerekli hazırlık ve liyakat olur ama bir takım maslahatlardan dolayı böyle bir görüşme ona müyesser olmaz.

3-     Burada şöyle bir soru karşımıza çıkabilir ki bazı rivayetlerde yer aldığına göre “gaybet döneminde görüşmeği iddia edenler yalancıdırlar.” denilmiştir. Bunun cevabı ise şöyledir:

Evet, bazı hadislerde yer aldığına göre kim “Sufyani huruc etmeden (başkaldırmadan) ve gökten gelecek ses duyulmadan[15] İmam’la görüşmeyi iddia ederse o yalancıdır.[16] denilmiştir. Ancak büyük alimler bu hadislerden maksadın görüşme iddia edip kendisinin “dört özel naipler”de[17] olduğu gibi İmam’la halk arasında bir aracı olduğunu iddia etmesidir. Her halükarda bu rivayet İmam’la görüşmenin mümkün olmadığına değil böyle bir görüşmeyi iddia eden (bu iddia sayesinde insanların ilgisini kendisi üzerinde toplayan) kimsenin yalanlanmasını bildirmektedir. Biz Hz. Mehdi ile görüşme şerefine nail olmuş bütün büyüklerin hal tercümelerinde şu noktayı görmekteyiz ki, onlar asla böyle bir görüşmeyi genel tarafında bilinecek, dikkatleri kendilerine yöneltecek veya kendi çıkarları yönünde kullanmaya elverişli olacak şekilde iddia etmemişlerdir. Onların İmam’la görüştükleri genelde ölümlerinde sonra halk tarafından bilinmiştir. Elbette böyle bir makama erişmek ve bu derece engin ve güçlü bir ruha sahip olmak için kişinin çok çaba göstermesi ve nefsini arındırması gerekmektedir.

4. Son olarak hatırlatılması gereken nokta şu ki önemli olan Hz. Mehdi ile ilişkinin o İmam’a bağlı kimselerin hayatındaki rolüne dikkat etmektir. Kuşkusuz insan ruhi ve ahlaki yönden doruk noktada olan birisiyle ilişkisi olduğunda kendisinin de ahlak ve iman yönünden ona benzetmeye ve onu kendisine örnek edinmeye çalışır. Bu psikolojik bir ilkedir, çünkü her kes kendisine bir örnek seçer ve hayatında ona göre düzenlemeler yapar. Bu yüzden Hz. Mehdi ile ilişkisi olmak isteyen bir genç doğal olarak o İmam’ın sevdiği işleri yapmaya çalışır, bu da sürekli onun hayatında manevi yönden ilerlemesine sebep olur. Böylece bu ilişki kişi için hareket ettirici bir saik sayılır. Bir genç Hz. Mehdi’nin dostları hakkındaki bunca lutüf, muhabbet ve ilgisinden haberdar olursa mutlaka kendi kalbinde İmam’a bağ ve muhabbet hisseder ve sürekli İmam’ı anar. Elbette bu etki kişinin İmam’la yakından görüşmesine bağlı değildir, bütün insanlar o İmam’ın özelliklerini ve siretini okuyarak o İmam’ı kendileri için örnek kılabilir ve kendilerini İmam’a yakınlaştırabilirler.

Masumların yani yeryüzünde Allah’ın hüccetlerinin ruh kapasiteleri o derece yüksektir ki her kim onlarla kalbi ilişki kurmak isterse onlar da ona teveccüh eder. Nitekim İmamların mezarlarını ziyaret ederken şöyle diyoruz:

`Senin benim sözlerimi duyduğuna ve buradaki duruşumu gördüğüne şehadet ederim.` [18]

Buna göre biz İmam’ı yakından görmek ve görüşmekle -böyle bir görüşme kişi için büyük bir saadet olsa bile- yükümlü değiliz. Biz o İmam’ı tanımak ve onun emirleri doğrultusunda hareket emekle yükümlüyüz. Buna göre eğer bir kimse çabalarına rağmen İmam’ı görmezse bu İmam’ın ona lutüf ve inayetinin az olduğunu göstermez.



[1] El-Müncid, c. 1, s. 540

[2]Şeyh Saduk, El-İhticac, c. 2 s. 497

[3] Biharu’l-Envar, c. 52 Bab 18 Kitabu’l-Gaybe

[4] Munteha’l-Amal c. 2, Bab, 14 Bölüm, 5

[5] ان صاحب هذا الامر یحضر الموسم کل سنة یری الناس و یعرفهم و یرونه و لا یعرفونه . Menlayehzaruhu al-fakıh c. 2 s. 520

[6] Biharu’l-Envar, c. 97, s. 375 Bab 5 Hadis 9

[7] Biharu’l-Envar c. 42, s. 155, Bab 124, Hadis 22

[8] Seyid Mehdi Sai Bi Suyi Mahbub, İntizarat-i Şafak, Kum, 3. Baskı 1381 s. 59

[9] Ade s. 61

[10] Ade

[11] El-Kafi c. 4 s. 162 Babu ed-Dua fi’laşr avahir Hadis 4

[12] Biharu’l-Envar, c. 53 s. 95 Bab 29 Hadis 11

[13] Biharu’l-Anvar, c. 99, s. 81, bab 7, Hadis 1

[14] Menlayehzeruhu el-Fakih, c. 2 s. 609 Hadis 3213

[15] Bu iki şey zuhur alametlerindendirler.

[16] Biharu’l-Anvar, c. 52, s. 151, bab 23, Hadis 1

[17] Meclisi Bihar’da bu hadisi naklettikten sonra bu konuyu İkmalud’din kitabından aktarır.

[18] Biharu’l-Envar c. 97 s. 375 Bab 5 Hadis 9

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar