Gelişmiş Arama
Ziyaret
59666
Güncellenme Tarihi: 2010/12/05
Soru Özeti
İnsan utangaçlıktan nasıl kurtulabilir?
Soru
İnsan utangaçlıktan nasıl kurtulabilir?
Kısa Cevap

Utangaçlığın olumsuz ve istenmeyen sonuçları olup, insanın yaşamda başarılı olmasına engel olmaktadır.

İnsan, bu ruhsal özelliktende diğer kötü özellikler gibi kurtulabilir ve onun tedavisi mümkündür. Çocukları sohbetlere katmak ve onları topluma girmeye teşvik etmek çocukların bu hastalığa yakalanmasını önleyen çözümlerdendir.

Telkinde bulunmak, kendine güven, tekrar, ümitli olmak, başkalarının eleştirisinden korkmamak, toplumsal olmak ve Ta-Ha suresinin 25 ila 28. ayetleri olan

‘Rabbi’ş rah li sadri ve yessir li emri va’hlul ukdeten mi’l lisani ve yafkahu kavli.’ (Rabim dedi, kalbime genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimin bağını çözde sözümü iyice anlasınlar.) ayetlerini okumak, gençleri ve bu hastalığa müptela olanları kurtaracak önemli etkenlerdir.  

Ayrıntılı Cevap

Soruya geçmeden önce belirtmek gerekir ki, utangaçlık, insanın başarısına engel olan bir afet olup, tutarsız hareketlere, uygunsuz tepkilere, hatta faaliyetlerden uzaklaşmaya, şahsiyetin düşmesine ve arkadaş edinmekte sorun yaşamaya neden olmakta, beden ve ruh sağlığını tehlikeye atmaktadır. Yeni çehrelerle karşılaşmak utangaç kimseyi endişelendirmektedir. Değişik mekanlara girmek, yeni ticari alanlara atılmak onun için çok zordur. Gözlerden uzak kalmak istemektedir. Güçlü olduğu halde aciz olduğunu hissetmektedir.

Utanmak, dış düşman gibi insanın içinde olan bir düşmandır. Örneğin, utangaç bir öğrenci sorununu söyleyemez, hep başkalarının ağzından sorusunu yöneltme beklentisinde olur.

Utangaçlık yalnızca bir histir, yani gerçek olmayan batıl bir düşüncedir. Utangaç, toplumda yeri olmadığını, başkalarının ona değer vermediğini düşünür. Halbuki böyle bir şey gerçek olmayabilir. Utangaç birinde bu düşünceler olduğu sürece onun getirilerinden güvende olmaz.

Utangaç kimseler, düşünce yönünden kendilerini zayıf ve hakir görürler. Bir şey yazsalar, bir şey söyleseler veya bir nokta bilseler onu değersiz bulurlar. Herkesin onu bildiğini zannettiklerinden söylemekten vazgeçerler. Bir konuşma yapmaya çok az hazır olur ve kendilerini çabuk kaybederler. Söyleyeceklerini unutur, başkalarının onların zaaflarının farkına varmalarına neden olurlar. İnziva işte bu yanlış düşünce tarzının sonucudur.[1]  

Utangaçlığı Gidermenin Yolları

Utangaçlığın olumsuz sonuçları insanı onun çaresini bulmaya sürükler. Her şeyden önce bilmek gerekir ki: 1- İstenmeyen ruhsal sıfatlardan biri olan bu hastalığın tedavisi mümkündür.  2- Bu hastalığın kökü çocukluğa veya gençliğe dönebilir.

Bu hastalığı tedavi edebilmek için çocukluktan itibaren şu noktlara dikkat etmek gerekir:

Çocukları toplumsal yetiştirmek gerekir. Bunun için onları eşin-dostun evine götürelim, onlarıda eve davet edelim. Başkalarının yanında onları övelim, onlarında sohbet etmelerini isteyelim.

Çocukları toplumsal yetiştirmenin ve utangaçlıklarıyla mücadele etmenin etkili yöntemlerinden biri, büyüklerin onlardan soru sorup düşünmeye ve konuşmaya zorlamalarıdır. Çocuğun utangaçlığını giderebilmesi için büyüklerin içine girmesini sağlamak gerekir. Toplumda utangaçlığa düşmeden, başkalarının yanında yeteneklerini ve kişiliğini ortaya koyabilmesi için toplantılarda bulunması, konuşması ve katılımcı olabilmesi için fırsat verilmesinden başka yol yoktur. Söylediği şeyleri teşvik edelim ve eğer hata yaparsa sevgiyle, hürmetle ve tevazuyla düzeltelim.

Sohbetlerde ve meşveretlerde onunda görüşünü almak, hatırlarını söylemesine fırsat vermek, yine sorumluluk yüklemek onun kişiliğinin tecelli etmesine, utangaçlıktan kurtulmasına, sessizlik ve korkuya düşmesine engel olur.

Önemli olan çocuğun varlık gösterirken, düşünce ve görüşünü söylerken küstahlaşmaması ve başkalarının onur, görüş ve inancına saygı göstermesidir. Eğer bir yerde kendi kişiliğine hakaret edilir ve darbe değerse açıkca ve edeple hakkını savunabilmelidir.

Bu hastalığın tedavisi için gençlik döneminde yapılması gereken şeyler:

1-Telkin

Psikiyatiristlere göre, telkin birçok ruhsal ve bedensel hastağın tedavisinde etkilidir. ‘Ben işlerin üstesinden gelebirim (örneğin başkalarının karşısında konuşabilirim).’ cümlesini devamlı olarak tekrar edin. Çünkü utangaçlık korkunun göstergesi ve kişilerin karşısında vahşete kapılmanın delilidir. Bu ruhsal zaaf toplumdan kaçmakla giderilemez. Geceleri uyuyacağınız zaman ve bedeniniz sakinleştiğinde şu cümleleri sakinlikle tekrar edin: Benimde başkaları gibi yeteneklerim vardır. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a.) buyurduğu ‘İnsanlar altın ve gümüş gibi madenlerdir’[2] sözü gerçektir. İstediğimi her şeyi söylemeye gücüm yeter. Başkalarından asla korkum yoktur. İstediğim şekilde olmaya gücüm var.

2-Kendine Güven

İnsanın mutlu ve saadetli olabilmesi için kendisine, niyetine ve ameline dayanması lazımdır. Ve inanmalı ki, ilerleme ve takmül basamaklarını kendi ayaklarıyla çıkmalıdır.[3] Kendi akıl ve düşüncesine başvurduğunda, doğru bir tahlil yaptığında ve Allah’ın merhametli olduğunu, onuda diğer kulları gibi yaratıp, sağlam bir akıl, beden ve iyi bir yetenek verdiğini anladığında hiç kimseden bir eksiği olmadığı sonucuna ulaşacaktır. Başkaları gibi olduğunu görünce, onlar gibi davranması gerektiğini anlayacak ve onların karşısında utanmayacaktır.

Allah, insana irade denen bir güç vermiştir. Bu güç kullanıldığında sorunları gidermeye kadir olacaktır.

İnsan, Allah’a dayanırsa kendine olan güvenini kazanır ve insani hedeflerinde sarsılmaz. İnsanın saadeti onun inanç ve ameline bağlıdır. Mutsuzluğuda kötü davranışlarından kaynaklanmaktadır. Düşman ya da cahil dostların vesveselerine kulak vermeyen kimse, çalışıp çabalarsa sonuç alır ve her geçen gün ümidi artar. Aşağılayıcı bir gözle  mücadelesini bırakan ve ümidini kaybeden kimsenin ise her geçen gün halsizlik ve moralsizliği artacaktır.

3- Tekrar

Kötü bir alışkanlıktan kurtulmak için tekrar etmek gereklidir. Grupsal çalışmalar ve grubun üyeleriyle          işbirliği yapmak, kendi görüşlerini söylemek ve sohbet ederken muhatapların gözüne bakmak bunun örneklerindendir. Başlangıçta her konuşmacının az çok bu sorunlarla karşılaşması doğaldır. Hatta kelimeleri söylemekte bile zaaf ve eksiklikleri olabilir. Ama sabır ve tekrarla eksikliklerini giderebilir ve bu tekrarların sonucunda zamanla utangaçlıktan tamamen kurtulabilir.

4- Ümit

Ümitli olmak, yakin etmek, ve güçlü bir iradeye sahip olmakla utangaçlık sorunu tümüyle halledilir.

Dilinde pelteklik olan Hz. Musa, Allah’a dayanarak toplumsal ilişkilerde öyle bir zahir oluyordu ki, düşmanlar bile bu noktayı alay vesilesi edip, Onu inzivaya sürükleyemediler. Ümitsizlikten kurtulmanın yolları çoktur. Onlardan biri Allah’a tevekkül etmektir. İnsan, yaratıcısına ve alemlere varlık bahşedene gönülden dayanırsa yalnızlık, ümitsizlik ve iradesizlik kabusundan kurtulur.

5- Başkalarının kusur bulmasından korkmamak.

Dünyada kimse hatasız değildir. Anlayan ve akıllı kimseye, hatasını kendisine söylediklerinde rahatsız olmayan, korkmayan ve onu gideren kimsedir.

İmam cafer-i Sadık (a.s) buyuruyor: ‘En sevdiğim dostum bana hatamı söyleyen kimsedir.‘[4] Eksiklik belli olunca ve bize ‘senin hatan şudur’ diye hatırlatıldığı zaman, rahatsız olacağımız yerde sevinmeli ve ona teşekkür etmeliyiz. Ve en kısa zamanda onu gidermenin çaresine bakmalıyız. Bu açıdan bakıldığında, konuşma yapacağımız zaman bizde bir eksiklik görülecek diye korkmamalıyız. Aksine cesurca konuşmaya başlamalıyız.

6- Toplumsal Olmak

Utangaçlığı gidermek için toplumsal olmak gerekir. Bu da, aşağıdaki noktaları yerine getirmekle gerçekleşir:
a) Herkesten önce selam vermek, b) Selam verdikten sonra kalıplaşmış cümlelerle hal hatır sormak ve karşımızdaki kişiden hemen ayrılmamak, c) Toplumsal işlerde, evde, okulda, üniversitede, kapmta, topluca oynanan oyunlarda oynamak gibi girişimlerde bulunmak, d) Bedenin uzuvlarına (el, ayak, sohbet etme şekli vb.) dikkat etmemek ve başkalarıyla veya bir topluluğa konuşurken konuya odaklanmak, e) Hareketli, girişken ve utanmayan iyi kimselerle dost olmak.

7- Ta-Ha suresinin 25 ila 28. ayetleri olan ‘Rabbi’ş rah li sadri ve yessir li emri va’hlul ukdeten mi’l lisani ve yafkahu kavli.’ (Rabim dedi, kalbime genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimin bağını çözde sözümü iyice anlasınlar.)  ayetlerini okumak.

Kalp genişliği, her işte başarılı olmanın şartıdır. İnsan korku ve sorumluluktan kaçmak yerine Allah’tan yardım alarak imkan, mukaddimat ve vesileleri hazırlamalıdır.[5] Bu ayetler Hz. Musa’nın macerasını anlatmaktadır. Hz. Musa (a.s), Allah’ın verdiği ağır görevden korkmadığı gibi, Allah’tan en küçük bir hafifletme de istemedi. Büyük bir istekle onu kabul etti. Ancak bu görevde Allah’tan başarı vesilelerini istedi. Başarılı olmanın ilk vesilesi yüce bir ruh, üstün düşünce ve güçlü bir akıl olduğundan, başka bir deyişle kalp genişliğine ihtiyaç duyduğundan şöyle arzetti: ‘Rabbim! Kalbime genişlik ver.’ Bu yolun zorluklarını Allah’ın lütfündan başka bir şeyin gideremeyeceğini bildiğinden ikinci merhalede Allah’tan işleri kolaylaştırmasını ve müşkülleri yolunun üzerinden kaldırmasını diledi: ‘İşimi kolaylaştır.’ Sonra sözlerinin daha iyi olması için şöyle arzetti: ‘Dilimin bağını çöz.’ Bunun nedenini de özellikle belirtmektedir: ‘Sözümü iyice anlasınlar.’[6]

Ayetin nüzul sebebi her ne kadar başkalarının karşısında konuşmak hakkında olsa da, utangaçlığın olduğu yerlerde de geçerlidir. Ayetten, Allah’a tevekkül etme, toplumsal şartlardan ve başkalarının alay etmelerinden korkmamak vb. gibi dersleri çıkarabiliriz. Utangaçlık zamanlarında bu ayetleri okuyarak bu dersleri kendimize hatırlatalım.


[1] -Utangaçlığın temeli ve nedenleri hakkında daha fazla bilgi için bkz: Utangaçlığın Temelleri ve Nedenleri, 1709. Soru (site:1715).

[2] -Bihar-ul Envar, c.58, s.65.

[3] -Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Şüphe yok ki bir topluluk, ahlakını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez.’ (Rad/11).

[4] -Bihar-ul Envar, c.71, s.282; Mizan-ul Hikme, Ayıp maddesi, No: 14684.

[5] -Tefsir-i Nur, c.7, s.337.

[6] -Tefsir-i Nümune’nin Özeti, c.3, s.116.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar