Gelişmiş Arama
Ziyaret
7577
Güncellenme Tarihi: 2011/08/17
Soru Özeti
İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
Soru
İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
Kısa Cevap

Göründüğü kadarıyla nispî bilgi ve mutlak bilgi hakkında hissî ve tecrübî örnekler ile aklî örnekler arasına fark koymamız gerekmektedir; zira hissî ve tecrübî örneklerde bilgimizin nispî ve sadece özel hususların tecrübe edilmiş olması mümkündür. Bazı hususlarda his ve tecrübenin hata yapması muhtemeldir. Ama aklî hususlar böyle değildir; zira aklî kaideler doğru beyan edilirse mutlaktır. Bu nedenle biz aklî hususlarda bilginin nispî oluşunu kabul etmiyoruz.

Ayrıntılı Cevap

Konuyu açıklamadan önce, epistemoloji kitaplarında belirtildiğine göre, bilginin iki bölüme ayrıldığı noktasına dikkat etmek gerekir:

1. Hissî-tecrübî bilgi

2. Aklî bilgi

Hissî-tecrübî bilgide doğruluk ve yanlışlık duyular yoluyla belli olur. Bu nedenle onlarda hataya yakalanma imkânı mevcuttur. Bu yüzden mutlak değildir. Yanlış bir husus gözlemlendiği takdirde de onun genelliği yok olur. Aklî bilgide ise doğruluk ve yanlışlık akıl yoluyla tespit edilir. Onlarda yanlış bir husus bulunduğu takdirde genelliklerini kaybetmek yerine tümüyle yok olurlar; yani bu önermeler ya tüm hususlarda doğrudur ya da tüm hususlarda yanlıştır.[1] Bu iki bölüm arasındaki farkın şimdi belirlenmesiyle şöyle denebilir: Biz tecrübî hususlarda mutlak ve kalıcı bilgiye ulaşamayız; zira bazı yerlerde onun yanlışlığı bulunabilir. Ama aklî tümel hususlarda ise bilgimiz mutlaktır. Bu, bizim ile şüpheciler arasındaki ayrılık noktasıdır. Başka bir tabirle, eğer biz bilgimizin nispî olduğuna kanaat getirmek istersek felsefe tarihinde bu meseleye inanan, her şeyi inkâr eden ve biz mutlak ve şüphe götürmez bilgiye ulaşamayız diyenler gibi birçok sorunla karşı karşıya geliriz. Eğer bir insan hiçbir şüphe götürmez bilginin mümkün olmadığını iddia ediyorsa, ondan bu tespitini biliyor musun yoksa onun hakkında şüphe mi ediyorsun diye sorulur. Eğer biliyorum derse en azından bir şüphe götürmez bilgiyi itiraf etmiş ve bu şekilde iddiasını zedelemiş olur. Eğer bilmiyorum derse, bu bence şüphe götürmez bilgi mümkün olabilir anlamına gelecek ve başka bir taraftan iddiasını iptal etmiş olacaktır. Ama bir insan ben mutlak bilgi ve tanımanın imkânı hakkında şüphe duyuyorum derse, ondan şüphe duyup duymadığı sorulur, eğer şüphe duyduğumu biliyorum derse, bilginin mümkün olduğu tasdik etmekle kalmaz gerçekleştiğini de kabul etmiş olur. Ama ben şüphemden de şüphe duymaktayım derse, bu ya hastalık ya da garaz ile söylenmiş bir sözdür ve buna amelî bir yanıt vermek gerekir.[2] Tüm bilgilerin nispî olduğunu iddia eden ve hiçbir önermenin mutlak, tümel ve daimî olarak doğru olmadığını söyleyen kimselerle de şöyle bir diyalog kurulabilir ve kendilerine şöyle denilebilir: Hiçbir önerme mutlak olarak doğru değildir önermesi mutlak, tümel ve daimî midir yoksa nispî, tikel ve geçici midir? Eğer sürekli, her yerde ve hiçbir şart ve kayıt olmaksızın doğruysa, o halde en azından mutlak, tümel ve daimî bir önerme ispat edilmektedir. Eğer bu bilginin kendisi de nispî ise, bunun bazı yerlerde doğru olmadığı manası ortaya çıkar ve bu önermenin geçerli olmadığı yerde mutlak, tümel ve daimî bir önerme olacaktır.[3] Netice: Aklî hususlarda bilgimiz nispî değildir.



[1] Hasanzade, Muhammed, Pejuheşi Tatbiki Der Marifet Şinasi Muasır, İntişarat-ı Müessese-i Pejuheşi İmam Humeyni, s. 36, çap-ı dovvom, Kum, 1385.

[2] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Felsefe, c. 1, s. 162, çap-ı heftom, Neşr-i Beynelmilel, Kum, 1386.

[3] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Felsefe, c. 1, s. 162.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar