Gelişmiş Arama
Ziyaret
9243
Güncellenme Tarihi: 2012/05/20
Soru Özeti
İsm-i A’zam, Kerrubin, Tis’a Ayat, Tabut-i Şehadet vb. gibi deyimlerin açıklamasını yapabilir misiniz?
Soru
Selamun Aleykum. Semat duasının aşağıda gelen bölümünün anlayamıyorum. Sanki bazı cümleleri anlaşılmıyor. Lütfen açıklama yapar mısınız? مَغالِقِ اَبْوابِ السَّماءِ لِلْفَتْحِ بِالرَّحْمَةِ انْفَتَحَتْ... الْعَظيمِ الاْعْظَمِ الاْعَزِّ الاْجَلِّ الاْكْرَمِ الَّذي اِذا دُعيتَ بِهِ… اللّهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ العظيم الاعظم. (في اَرْضِ مِصْرَ بِتِسْعِ)، (احساس الكروبين)؛ (فوق غمائم النور)؛ (تابوت الشهادة)؛ (عمود النور)؛ (جبل حورث(. (مجدك)؛ (المقدسين)، (فوق آیات بینات)، (فی بیت ایل)، (لاِبْراهيمَ عَلَيْهِ السَّلامُ بِميثاقِكَ)، (تَجَلَّيْتَ بِهِ لِمُوسى كَليمِكَ)؛ (لاسحاق)، (في بئر شیع)، (وَ بِمَجْدِكَ الَّذي ظهر لموسی بْنِ عِمْرانَ عَلَيْهِ السَّلامُ عَلى قُبَّةِ الرُّمّانِ)، (بحلفک)، ( وَ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذي تَجَلَّيْتَ بِهِ لِلْجَبَلِ فَجَعَلْتَهُ دَكّاً وَ خَرَّ مُوسى صَعِقاً)، ( وَ بِمَجْدِكَ الَّذي ظَهَرَ عَلى طُورِ سَيْناءَ فَكَلَّمْتَ بِهِ عَبْدَكَ وَ رَسُولَكَ مُوسَى بْنَ عِمْرانَ)، (وَ بِطَلْعَتِكَ في ساعيرَ وَ ظُهُورِكَ في جَبَلِ فارانَ بِرَبَواتِ الْمُقَدَّسينَ)، (جُنُودِ الْمَلائِكَةِ الصّافّينَ وَ خُشُوعِ الْمَلائِكَةِ الْمُسَبِّحينَ)، (وَ بِبَرَكاتِكَ الَّتي بارَكْتَ فيها عَلى اِبْراهيمَ خَليلِكَ عَلَيْهِ السَّلامُ في اُمَّةِ مُحَمَّد صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ، وَ بارَكْتَ لاِسْحقَ صَفِيِّكَ في اُمَّةِ عيسى عَلَيْهِمَا السَّلامُ، وَ بارَكْتَ لِيَعْقُوبَ اِسْرائيلِكَ في اُمَّةِ مُوسى عَلَيْهِمَا السَّلامُ) manaları nedir?
Kısa Cevap

İsm-i A’zam’ı ve diğer yüce ve derin manaları içeren ‘Semat’ ya da ‘Şebbur’ duası meşhur irfani dualardandır.

Semat duasının bazı bölümleri hakkında özetle şöye diyebiliriz: Bu duada Allah’ın İsm-i A’zam’ına, Peygamberlere ve Allah’ın peygamberiyle konuştuğu, vahyettiği mukaddes yerlere yemin verilmiş veya dua edilmiştir. Duanın cümle ve terimlerinin çoğu Kur’an’dan alınmış ve vahye dayalıdır. Belirtmek gerekir ki Kur’an’da ve Masum İmamların (a.s) birçok sözlerinde gelen gök, yer, miğlaklar, miftahlar, sırat, mizan vs. kelimelerden maksat genel hakikatler ve manalardır. ‘Ayrıntılı Cevap’ bölümünde de ele alıncağı gibi onların her birinden ayrı manalar kastedilmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Giriş

İsm-i A’zam’ı ve diğer yüce ve derin manaları içeren ‘Semat’ ya da ‘Şebbur’ duası meşhur irfani dualardandır.

Dua, İmam Mehdi’nin (a.s) özel naiplerinden Muhammed b.Osman Amri tarafından İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s) rivayet etmiştir. Duanın tümünü ele almak ‘Semat Duasının Şerhi’ adı altında bir kitap yazmayı gerektirdiğinden bu alanda yazılan kitaplara başvurmanızı tavsiye ediyoruz. Ancak duanın bazı bölümleri hakkında özetle diyoruz ki: Masum İmamlar (a.s) bu duada rahmet kapıları açılması ve sıkıntılarının gidrilmesi için Allah’a Esma-i Hüsnay’la İsm-i A’zam’la, Resullerle, dergahına yakın olanlarla, peygamberleriyle konuştuğu, onlara vahyettiği mukaddes mekanlarla dua etmiş, yemine vermişlerdir.

Belirtmek gerekir ki duanın cümle ve terimlerinin çoğu Kur’an’dan alınmış ve vahye dayalıdır. Kur’an’da ve Masum İmamların (a.s) birçok sözlerinde gelen gök, yer, miğlaklar, miftahlar, sırat, mizan vs. kelimelerden maksat genel hakikatler ve manalardır. Onların her birinden ayrı bir mana kastedilmektedir. Örneğin ‘Mizan’dan maksat; ister maddenin tartıldığı terazi olsun, ister doğru ve yanlış fikirlerin ölçüldüğü mantık ilmi olsun, ister hak ve batıl inancı veya iyi ve kötü ahlakın birbirinden ayıran adl-i ilahi ve hak din olsun kendisiyle ölçülen şeydir. Nitekim Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Öyle bir Allah'tır ki gerçek olarak kitabı ve mizanı indirmiştir ve ne bilirsin, kıyamet belki de pek yakındır.’[1]

Ayette geçen ‘Mizan’ ilahi öğretilere, hak akaidin, saadetin ve sırat-ı müstakim ubudiyetinin temeli olan ilahi ahkama sahip Kur’an’ın[2] veya dinin[3] özelliğidir. Bazı ziyaretlerde de Emirü’l-Müminin’in (a.s) ‘Amellerin mizanı’ diye tanıtılmıştır.[4]

Kelimelerin ve Terimlerin Açıklaması

el-A’azzi’l-Ecelli’l-Ekrem

Yani Allahım seni kerem yönünden en aziz ve en büyük olan isminle çağırıyorum. Allah’ı övmek olan ilahi sıfatlardan bu üç sıfatı duanın başında zikretmek demek, bu sıfatlarla sıfatlanmak demektir; yani Allah Teala hacetlerin başlangıcı, isteklerin sonu ve güzel dilekleri yerine getirmekte merhametli olandır. Hiç bir kerimin keremi ona yetişmez. Çünkü O, kimsenin vermeyeceği şekilde nimet verir. O’ndan gelen her nimeti ya O var etmiştir veya sebeplerini hazırlamış ve ona ulaşmanın yolunu açmıştır. Bundan dolayı ‘Ekrem’ sıfatı burada ‘Bağışı herkesten çok olan Rab’ demektir. Çünkü başkaları insana hakkettiğini verir, oysa Allah hakketmese de ona verir. Ayrıca başkalarının bağışınıda Allah vermektedir.[5]

İsm-i A’zam

Allah’ın isimlerinden biri İsm-i A’zam’dır. İsm-i A’zam’a herkes önem vermiş, özellikle hikmet, irfan vb. ilimlerin büyükleri[6] bu konuyu genişçe ele almışlardır. Büyük ariflerden biri olan İmam Humeyni’de İsm-i A’zam’ın gaybi hakikatleri hakkında şöyle demektedir: ‘İsm-i A’zam, gaybi bir hakikat olduğundan Allah’tan başka kimse onu bilmez.’

Hz. İmam Humeyni’nin İsm-i A’zam hakkında buyurduğu sözlerden bir diğeri onun lafız makamıdır. İmam bu konuda şöyle buyurmaktadır: ‘İsm-i A’zam’ın hakikatı lafız ve ibaret bakımındandır. Dolayısıyla onu yalnızca riyazet ehli veliler ve ilimde derinleşenler bilirler. Onların dışındakilere gizlidir. Ariflerin ve alimlerin kitaplarında İsm-i A’zam’ın harfleri veya kelimeleri hakkında yazılanlar ya sahih rivayetlerden alınmıştır veya dünyadan uzaklaşmanın neticesinde elde ettikleri keşf ve riyazetle elde edilmiştir. İsm-i A’zam’ın hakikatı, bütün varlık aleminde Allah’ın halifesi olan insan-ı kamil’dir. İnsan-ı Kamil ise ayn-ı sabit’i İsm-i A’zam’la müttahid olan Hakikat-ı Muhammediye’dir. Diğer ayn-ı sabitler, hatta ilahi isimler bu hakikatın tecellileri sayılmaktalar. Çünkü ayn-ı sabitler ilahi isimlerin taayünleridir (belirginlikleridir). Hakikat-ı Muhammedi’nin ayn-ı sabit’i İsmullah-ı A’zam’ın özüdür. Diğer isimler, sıfatlar ve a’yan onun mazharı ve dallarıdır. Demek ki yaratılış düzeninin bütün olayları Hakikat-ı Muhammediye’nin tecellisi ve zuhurudur.’[7]

Miftahlar ve Miğlaklar

Miğlak, kapıları kapatan şeydir. Miftah ise kapanan kapıları açan alettir. Bunlardan maksat İsm-i A’zam ile düğümlerin çözülmesidir. Burada da gök, yer, onun kapıları, miftahlar ve miğlaklardan maksat mukaddimede söylenen şeylerdir. Yani genel hakikatlerdir.

Bu duada göğün kapılarından kasıt ya rahmet feyzinin bereketlerinin nazil olması sebebiyle bağış ve ikram kapılarının açılması veya yağmurun gönderilmesi ve duanın isticabeti yahut duanın kabul olması ve onun göğe yükselmesidir. Yerin kapılarının açılmasından maksat ise zorluklar ve sıkıntılardır.[8]

Özetle duanın ilk birkaç bölümünün manası şöyledir: Allahım! Senden yalvararak ve ahu-zar ile istiyorum ve sana zatı büyük, sıfatları ve fiilleri büyük ve galip isimlerinle yemin ediyorum, öyleki sıfatlardan hiç biri büyüklükte ona eş ve yakın değildir.

İsm-i A’zam çeşitli hayır ve şerefleri içine almaktadır. Öyle isim ki ne zaman onunla çağırılsan ve yemine verilsen, zorluk ve sıkıntıları olan kurtulur ve kimin başına gelse insanı dize getiren yeryüzünün darlıkları giderilir.[9] Dolayısıyla duada gelen gökten maksat tabiat alemi değil, metafizik alemdir.

Mecd

Mecd, geniş bir şerafet ve azametli bir yüceliktir. Macid, şerif ve kerim demektir. Bu sıfat, celal sıfatlardan olduğun için Allah’a has bir sıfattır.[10] Allah’ın mecd’inden amaç Onun büyüklüğü ve yüceliğidir. ‘Bi-Mecdike’ (Senin mecdinle) cümlesi ya ‘Senin mecdine tevessül ederek’ demektir ya da ‘Ba’ yemin manasında tutulur ve ‘Mecdinin hakkına’ manasına gelir.

Mukaddesler ve Kerublar (Kerrublar)

Mukaddesler ve Kerublar’dan maksat ilahi dergaha yakın olan meleklerdir.

Arz-ı Mısrin Bi-Tis’a Ayat

Bu cümle, cümlenin başında gelen ‘Kellemte’ kelimesine atfedilmiştir ve manası şöyledir: ‘Mecdine andolsun ki mukaddeslerde ve Mısır topraklarında Musa’ya dokuz mucize vedin. Bu cümle ‘Ve elini koynuna sok da bir hastalık yüzünden olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın; bu, Firavun'la kavmine gösterilen dokuz delil içindedir.’ ayetine işarettir.[11]

Dokuz delil şunlardır:[12]

1) Elin parlaması, 2) Asanın yılana dönüşmesi, 3) Düşmanı yerle bir eden tufan, 4) Çekirgelerin ağaçlara ve tarıma zarar vermesi, 5) Haşerat (mahsulleri yokeden bir çeşit bitki hastalığı, 6) Kurbağaların Nil nehrinden insanlara saldırıya geçmeleri, 7) Burundan kan gelmesi veya Nil nehrinin kan renginde akması, 8) Kıtlık ve kuraklık, 9) Denizin yarılması.

Mescid-i Hayf

Hayf, selin ulaşamadığı yer demektir.[13] Hayf, Mina’da böyle bir yerdedir. Mina’da olduğu için de ona Hayf denmiş olabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve bin tane peygamber orada namaz kılmıştır.[14]

Bi’r-i Şiya’ veya Bi’r-i Seb’ (Şiya veya Seb’ Kuyusu)

Yakınında Hz. İshak’a ilahi teccelinin görüldüğü mukaddes kuyudur. Rivayete göre, o kuyuyu Hz İbrahim kazıp Eba Malik adlı şahısa orayı koruması için yedi tane koyun verdiği için oraya Bi’r-i Seb’ denmektedir. Allah, İshak’a Bi’r-i Şiya’da tecelli etti. Orada kendisine Mısır’a yerleşmemesi, aksine Allah’ın dediği yere, Ona rahatlık vereceği ve mübarek kılacağı yere gitmesini vahyetti...[15]

Tur-u Sina

Şam’da bir dağın adıdır.

Rebavatu’l-Mukaddesin

Hz. Musa’ya vahyin nazil olduğu yüksek ve dağ köklerine sahip yerlerdir.[16]

Cebelu’l-Huveyris

Cebelu’l-Huveyris, Şam’da bir dağın adıdır. Allah Teala, Musa’ya ilk olarak orada hitap etmiştir. Ama Tebük’ün karşısında ve Medine’yle Şam arasında yer alan Şuayb’ın şehiri olduğu da söylenmiştir. Musa (a.s) orada bulunan kuyudan Şuayb’ın kızları için su çekmiştir.[17]

Amudi’n-Nar (Ateş Sütunu)

‘Mukaddesin’e atfedilmiş ve ‘Kellemte’ için zarfdır. Manası ise ‘Ateşin sütununda Musay’la konuştun’ demektir. Hz. Musa’nın Tur-u Sina tarafında gördüğü ateştir. Allah Teala Kur’an’da Ondan şöyle bahsediyor: ‘Oraya gittiğinde, kendisine nida edildi: 'Ateşin bulunduğu yerdekiler ve çevresindekiler kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir.’[18]

Ateş sütunundan maksat gece onlara ışık veren ve yollarını aydınlatan ateşte olabilir.

Tabut-u Şehadet

Hz. Yusuf’un Tur-u Sina tarafında Huveyris dağı civarına götürdüğü ve gündüzleri beyaz bulutun gölgelediği, geceleri de ateş sütunu ve ateşin aydınlattığı sandıktır. Dediklerine göre Allah’ın, Musa’nın annesine Onu denize atması için gönderdiği tabuttur. Bugün İmam Zaman’ın (a.s) elinde olan Adem’den Hateme (s.a.a) bütün peygamberlerin miraslarının içinde bulunduğu tabutta olabilir.[19]

Gamaimmu’n-Nur (Nur Bulutları)

Musa için çeşitli mekanlarda görülen ve Hakk’ın nurunun tecelli ettiği beyaz buluttur. Biri Tur-u Sina’nın üstünde görüldü ve Musa, bulutlardan Hakk’ın sözünü duydu.[20]

Kubbetu’r-Rumman

Hz. Musa ve Hz. Harun’un Allah’ın emriyle içinde Şehaddet Tabut’unun bulunduğu Habau’l-Mahdar’ın arasında yaptıkları kubbedir. Ancak Kubbetu’z-Zumman’da olabilir. Beytu’l-Mukaddes olduğu da söylenmiştir ama galiba bu doğru değildir. Zira Hz. Musa’nın zamanında Beytu’l-Mukaddes yapılmamıştı. Sonraları Hz. Davud ve Hz. Süleyman tarafından yapıldı. Meclisi şöyle diyor: Kubbetu’z-Zumman’ı Musa ve Harun Allah’ın emriyle Tiye çölünde yaptılar ve onların mabedi oldu.[21]

Cebel-i Faran

Peygamberimizin münacaat ettiği Mekke dağlarından biridir.[22] Allah’ın Sair’de doğuşu ve Cebel-i Faran’da zuhuru şudur: Vahyin Musa’ya Tur-u Sina’da, İsa’ya  Sair’de, Resul-i Ekrem’e (s.a.a) Faran dağında geldiği gibi vahyin, emrin, ilahi irade ve kudretin zuhurudur.

Beytu’l-İl

Hz. Yakup, dayısının kızıyla evlenmek için dayısının yanına gittiği zaman yaşamak için değil, mescit ve mabedi olması için taştan yaptığı evdir.[23]

Sair

Allah’ın İsa’ya vahyettiği dağın adıdır.[24]

Misak-ı İbrahim

Allah’ın yaşlı iken İbrahim’e önce İshak’ı sonra Yakub’u müjdelemesidir. İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Bu misaktan maksat Allah’ın İbrahim’e vaadettiği Al-î Muhammed’in imametidir.’ Ravi Ebu Basir diyor ki: İmam Sadık’tan (a.s) ‘Bu birlik sözü, soyu arasında da daima kalacak vasiyet olarak bıraktı.’ ayeti hakkında sorduğumda şöyle buyurdu: ‘Allah’ın kıyamete kadar İmam Hüseyin’in (a.s) nesline verdiği imamettir.’[25]

Bazıları da İbrahim’in Misak’ından maksadın risaletin tebliği, tevhide ve sırat-ı müstakime davet olduğunu söylemişlerdir.[26]

Duanın manaları hakkında daha fazla bilgi için bkz::

1) Seyyid Ali Kadı Tabatabai, Şerh-i Duay-ı Semat

2) Seyyid Hasan Mir Cihani Tabatabai, Revayihu’n-Nesemat.

3) Molla Abdurrasul Medeni Kaşani, Ab-ı Hayat Der Şerh-i Duay-ı Semat

4) Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c.87, s.101-127

 


[1] -Şura/17

[2] -Hüseyni Hemedani, Seyyid Muhammed Hüseyin, Envar-ı Dırahşan, c.15, s.37, Tahkik: Muhammed Bakır Behbudi, Kitapfuruşu-i Lütfi, Tahran, 1. Baskı, HK.1404.

[3] -Tababatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, c.18, s.38-39, Defter-i İntişarat-ı İslami, Kum, 5. Baskı, HK.1417.

[4] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 97, s.287, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1404.

[5] -Mekarim Şirazi, Nasir, Tefsir-i Nümune; Tabersi, Mecmau’l-Beyan, Alak suresi 3. ayetin tefsiri, (Farsça tercümesinden.)

[6] -Tababatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, (Musevi Hemedani, Seyyid Muhammed Bakır’ın Farsça çevirisi), c.8, s.464, Defter-i İntişarat-ı İslami, Kum, HŞ.1374.

[7] -İmam Humeyni, Şerh-i Duay-ı Seher, s.188-201.

[8] -Mir Cihani Tabatabai, Seyyid Hasan, Revayihu’n-Nesemat Der Şerh-i Duay-ı Semat, s.141, Kitaphane-i Sadr, Tahran, 2. Baskı, HŞ.1370.

[9] -a.g.e. s.142

[10] -Mecmau’l-Bahreyn, c.3, s.143, ‘Mecd’ kelimesi.

[11] -Neml/12

[12] -İsra/101 ve Neml/12’nin tefsirlerine bakınız.

[13] -Hayf, dağdan daha aşağıda, suyun ulaşacağın yerden daha yukarıda olan yerdir. (Ferheng-i Dehhuda, ‘Hayf’ kelimesi.)

[14] -Kuleyni, Kafi, c.4, s.59, H.4, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, Tahran, HŞ.1365.

[15] -Revayihu’n-Nesemat, s.394

[16] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.87, s.123.

[17] -Revayihu’n-Nesemat, s.348

[18] -Neml/8

[19] -Revayihu’n-Nesemat, s.334-337

[20] -a.g.e. s.334.

[21] -a.g.e. s.408-420.

[22] -Mecmau’l-Bahreyn, c.6, s.294, ‘Feren’ kelimesi.

[23] -Revayihu’n-Nesemat, s.399

[24] -Mecmau’l-Bahreyn, c.3, s.331, ‘Sa’r’ kelimesi.

[25] -Biharu’l-Envar, c.25, s.260.

[26] -Medeni Kaşani, Molla Abdurrasul, Tashih: Medeni Muhammed Hüseyin, s.145, Bostan-ı Kitap, Kum, 1. Baskı, HŞ.1389.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar