Gelişmiş Arama
Ziyaret
13815
Güncellenme Tarihi: 2010/03/10
Soru Özeti
“Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
Soru
Şii hadislerinin birinde şöyle belirtilmiştir: Eğer melekler birbirleri ile tartışacak olursa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve Ali’yi (a.s) melekler arasında hüküm vermesi için göğe çıkarır. (el- İhtisas, s. 213, Şeyh Mufid) Bu hadis hakkında sizin görüşünüz nedir? Bu hadis sahih midir?
Kısa Cevap

Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara bağlı kalırlar. Bu esas uyarınca onlar arasında bir ihtilafın olmaması gerektiği apaçıktır. Bu nedenle melekler arasında tartışma ve çekişme olmaz; konuşma, diyalog, sorma ve cevaplama gerçekleşir. Soruda belirtilen rivayetin delalet ve senet açısından problemi bulunmaktadır; zira rical kitaplarımızda bu ravilerin (Ahmed b. Abdullah, Abdullah b. Muhammed b. Abbasi, Hamad b. Selma, A’gmaş ve Ziyad b. Vehep) çoğunun güvenilirliği onaylanmamış ve kendileri teyit edilmemiştir. Bu hadis dört kitap da dâhil olmak üzere hiçbir muteber hadis kitabında yer almamaktadır. Sadece Şeyh Mufid’in İhtisas kitabında ve Allame Meclisinin Biharu’l Envar’ında yer almaktadır. Buna ek olarak hadisin orijinalinde yer alan ve melekler hakkında kullanılan “teşacur” kelimesi genellikle kavga ve çekişme anlamında kullanılır ve biz melekler hakkında bu hususun doğru olmadığını belirttik. Neticede rical ve hadis ilmi kaideleri esasınca belirtilen rivayetin muteber oluşuna hükmetmek mümkün değildir.

Ayrıntılı Cevap

Soru iki bölüm halinde belirtilmiştir ve biz tam ve kâmil bir şekilde yanıtlamak için onu birkaç bölüme taksim ediyoruz:

1. Melekler masum ve nefsani arzulardan arı olmaları nedeniyle onlar arasında bir tartışma ve çekişmenin olması mümkün müdür?

Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine devredilen işlerde hiçbir sapma ve itaatsizlik göstermediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.[1] Yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara bağlı kalırlar.[2] Elbette meleklerin itaat etmesi ve itaatsizlik göstermemesi teşrii değil bir tür tekvini itaattir. Tekvini itaat her zaman mevcuttur ve başka bir ifadeyle onlar ilahi buyrukları iradi bir şekilde büyük bir eğilim ve temayül göstererek yerine getirecek şekilde yaratılmışlardır.[3] Meleklerin masumiyeti hakkında daha fazla bilgi edinmek için 1740 sayılı soruya (Site: 2139) (Meleklerin masumiyeti) müracaat edebilirsiniz. Meleklerin yükümlülüğü de biz insanların yükümlülüğü gibi değildir… Onlar temiz ve nur bir öze sahip olup Allah’ın irade ettiği bir şeyden başka hiçbir şeyi irade etmezler ve Allah’ın kendilerini görevlendirdiği işleri yapmaktan başka bir iş yapmazlar. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle iş görürler.[4] Bu nedenle melekler âleminde ceza ve ödül, sevap ve günah bulunmamaktadır. Gerçekte melekler teşrii emir ve yasakları değil, tekvini yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Onların tekvini yükümlülükleri de kendi aralarında bulunan derece farklılığı nedeniyle muhteliftir.[5] Bu esas uyarınca meleklerin birbirleri ile ihtilaf taşımaması gerektiği çok açıktır.

2. Melekler arasında eğilim ve görüş farklılığı olması mümkün müdür?

Yukarıda belirtilen hususlara binaen melekler arasında kesinlikle tartışma ve çekişme manasında bir ihtilaf mevcut değildir. Bir olasılıkla eğilimler hususunda onlar arasında ihtilaf ve farklılık olacağı söylenebilir. Yüce Allah Kur’an’da son peygamber tarafından şöyle buyurmaktadır: “Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair benim hiçbir bilgim yoktu.”[6] Çok açık olduğu üzere eğer ayetin orijinalinde geçen “ihtisam” (görüş ayrılığı) eğer hadislerden de[7] istifade edildiği üzere tartışma ve çekişme olmayıp[8] kendi aralarında konuşmaları, diyalog kurmaları ve soru sorup cevap vermeleri ise, bu bizim iddiamızı destekler.[9]

3. Melekler ruh ve insanlar ise cisim (ve ruh) olması nedeniyle bu husus nasıl gerçekleşebilir?

Dini ve Kur’an öğretileri esasınca her ne kadar melekler ruh olsa da ilahi izinle değişik suretlere ve insan şekline bile bürünebilecek bir güce sahiptirler. Örnek:

A. Ehlisünnet ve Şia’nın hadis ve tefsir kaynaklarında bulunan değişik rivayetler esasınca Cebrail (a.s) Dahiyyeyi Kelbi suretinde Hz. Peygamberin (s.a.a) yanına gelirdi.[10]

B. Sınamak için Davut’a (a.s) nazil olan melekler iki insan şekline bürünmüştü. Onlar birbirleri ile ihtilaf ettiklerini göstermekte ve Davud’un (a.s) onlar arasında yargıda bulunması için onun yanına geldiklerini yansıtmaktaydılar.[11]

C. İbrahim (a.s) ve Lut’a (a.s) nazil olan melekler misafir sıfatıyla onların yanına gelmişti.[12]

D. “Harut” ve “Marut” iki melek olup sihri iptal etme gayesiyle sihir yapma yolunu halka öğretmek için nazil olmuşlardı.[13]

Belirtilen öncüllere binaen insanın melekler arasındaki görüş ayrılığını (bunun gerçekleşmesi durumunda) gidermek için onların yanına gitmesi ve ihtilafı gidermesi hususunda hiçbir engel ve sakınca bulunmamaktadır. Nitekim insan ilk yaratıldığı zaman varlıkların isimlerini (sırlarını) meleklere bildirmiştir![14]

Bundan dolayı başka bir kâmil insanın onların arasına gitmesinin ve yargıç sıfatıyla onlara bir şeyler öğretmesinin ve onlar arasında yargıda bulunmasının bir engeli bulunmamaktadır. Bütün bunlar meselenin olasılıkla ilgili boyutudur, lakin böyle bir şeyin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda kesin bir delil mevcut değildir.

Hadisin Delalet Ve Senet Açısından İncelenmesi

Ahmet b. Abdullah, Abdullah b. Muhammed İsa’dan, Abdullah b. Muhammed İsa Hammad b. Selma’dan,  Hammad b. Selma A’gmaş’tan ve A’gmaş Ziyad b. Veheb’ten aktardığı üzere Abdullah b. Mesut şöyle demiştir: Fatıma’nın (s.a) yanına vardım ve eşin nerededir diye sordum. Fatıma (s.a), Cebrail (a.s) onu göğe çıkardı dedi. Ben niçin diye sordum. Kendisi bir grup melek bir mesele hakkında birbirleri ile tartışmış, Allah’tan insanlardan birinin kendileri hakkında aralarında hakemlik etmesini istemiş, yüce Allah kendiniz seçiniz diye buyurmuş ve onlar da Ali bin Ebu Talib’i (a.s) seçmişlerdir.[15] Bu hadis senet ve delalet açısından bir takım problemler taşımaktadır.

Delalet Açısından

Hadisin orijinalinde melekler hakkında kullanılan “teşacür” kelimesi genellikle kavga ve çekişme manasındadır[16] ve biz daha önce melekler hakkında bu meselenin doğru olmadığını belirttik. Bu yüzden bu hadisin söz konusu iddiaya dönük hiçbir delaleti bulunmamaktadır. Hatta zayıftır ve itibardan yoksundur.

Hadisin Senet Kritiği

1. Bizim rical kitaplarımızda belirtilen rivayetin zikredilen senet silsilesi mevcut değildir ve buna ek olarak bu ravilerin güvenilirlikleri onaylanmamış ve kendileri teyit edilmemiştir.[17]

2.  Bu hadis dört kitap da dâhil olmak üzere hiçbir muteber hadis kitabında yer almamaktadır. Sadece Şeyh Mufid’in İhtisas kitabında ve Allame Meclisinin Biharu’l-Envar’ında nakledilmiştir. Elbette Meclisi’de hadisi İhtisas’tan nakletmiştir. Neticede rical ve hadis ilmi kaideleri esasınca belirtilen rivayetin muteber olduğuna hükmetmek mümkün değildir. 

 


[1] Tahrim Suresi, 6. ayet.

[2] Fahru’d Din Razi, Ebu Abdullah Muhammed bin Ömer, Mefatihu’l Gayb, c. 30, s. 573, Naşir: Daru İhyau’t Turas’ıl Arabi, Beyrut, çapı sevvum, 1420 h.k.

[3] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 24, s. 288.

[4] Enbiya Suresi, 27. ayet.

[5] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme El- Mizan, Musevi Hamedani, Seyyid Muhammed Bakır, c. 19, s. 561 – 562, Naşir: Defteri Tebligatı İslamiyi Camiayı Muderrsini hovzei ilmiyeyi Kum, Kum, çapı pencum, 1374 h.ş.

[6] Sad Suresi, 69. ayet.

[7] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c. 18, s. 375, Müessese-i El- Vefa, Beyrut Lübnan, 1404 h.k.

Hz. Peygamber (s.a.a) yarenlerinden birine yukarıdaki melekelerin ne hakkında konuştuklarını ve diyalog kurduklarını biliyor musun diye sorar ve bu sahabe hayır der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: “Onlar, kefaret (günahları telafi eden filler) ve dereceler (insanın derecelerini artıran şeyler) hakkında konuşurlar. Kefaret, kış soğuğunda çok suyla abdest almak, cemaat namazına gitmek ve bir namazdan sonra başka bir namazı beklemektir. Dereceler ise çok selam vermek, yemek vermek ve insanlar uyurken geceleyin namaz kılmaktır.”

[8] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 19, s. 333.

[9] Elbette burada da birçok kimse kastedilen şeyin meleklerin kendileriyle değil, Allah ile konuşması olduğuna inanır. Daha fazla bilgi edinmek için ilgili ayetin tefsirlerine müracaat ediniz. 

[10] Kuleyni Muhammed bin Yaku, Kafi, cç 2, s. 587, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1365 h.ş; Sahihi Muslim (2451), http://www.al-islam.com, Mektebtu’ş Şamile sitesi; Tefsiri İbni Kesir, c. 6, s. 406, Ebu’l Fida İsmail bin Ömer bin Kesir El- Kurşi Ed- Demeşki, Tefsiri Kur’an-i’l Azim, Naşir: Daru Tayyibe Li’n Nwşr ve’t Tevzii, çapı dovvum, 1420 h.k, 1999 m. 

[11] Sad Suresi, 24. ayet.

[12] Hud Suresi, 62 - 83. ayet.

[13] Bakara Suresi, 102. ayet.

[14] Bakara Suresi, 33. Ayet; Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

[15] Şeyh Mufit, El- İhtisas, c. 213, İntişaratı Kongreyi Cihani Şeyh Mufit Kum, 1413 h.k.

[16] Tureyhi, Mucmeu’l Beyan, c. 3, s. 343, Naşir: Kitapfuruşiyi Murtezevi, Tahran, çapı sevvum, 1375 h.ş.

[17] Rical kitaplarında “Ahmed b. Abdullah, Abdullah b. Muhammed Abesi, Hamad b. Seleme, A’maş ve Ziyad b. Veheb” adlarına bakınız.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar