Gelişmiş Arama
Ziyaret
13929
Güncellenme Tarihi: 2012/04/04
Soru Özeti
Neden Kuran ayetleri nüzul tertibi esasına göre toplanmadı?
Soru
Kuran ayetleri neden nüzul tertibi (ilk olarak Mekki ve sonra Medeni) esasına göre toplanmadı?
Kısa Cevap

Peygamber(s.a.a)’den Kuran’ın nüzul tertibi esasına göre toplanmasına dair bir destur bizlere ulaşmamıştır. Kuran’ın toplanması birkaç merhalede gerçekleşmiştir. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibi esasına göre topladı ama sonuçta halifelerin topladığı genellik kazanmış ve Ehlibeyt (a.s) da şimdiki Kuran’ı tam anlamıyla teyit etmişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Kuran’ın toplanması hakkında üç ana görüş mevcuttur[1]:

  1. Nüzul esnasında her bir surenin ayetleri tam olarak nazil oluyordu ve sure bitmeden başka bir sure başlamazdı.
  2. Her bir sure için birkaç ayet nazil olur ve sureler aşamalı olarak tamamlanıyordu. Bu görüşe göre şöyle bir soru akla gelebilir. Acaba ayetlerin surelere yerleştirilmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle mi gerçekleşiyordu yoksa sahabe zamanında mı böyle bir iş gerçekleşti?
  3. Şuanda mevcut olan hem ayetlerin hem de surelerin tertibi, sahabe zamanında şekil almıştır.

Birinci Görüşün Tahlili:

Suyuti, El-İtkan kitabında Peygamber’in (s.a.a) ve Müslümanların “Bismillahirrahmanirrahim”in başlamasıyla bir önceki surenin bittiğini ve yeni bir surenin başladığını anladıklarına dair rivayetler nakletmiştir.[2] Bu rivayet genel olarak Peygamber (s.a.a) zamanında da surelerin kâmil şekilde nazil olduğunu gösteriyor. Ama ulemanın ortak görüşü olan risaletin evvelinde “Alak” suresinin sadece birkaç ayetinin nazil olduğu[3] ve bazen bir ayetin nazil olduğu, Peygamber’in (s.a.a) de onu münasip bir sureye yerleştirdiği[4] bilgisi bu farzın güvenilir olmadığını göstermektedir.

İkinci Görüşün Tahlili:

Birinci bölümde de belirttiğimiz gibi tarihte birçok ayet Peygamber’in (s.a.a) emriyle çeşitli ayetlere yerleştirilmiştir. İlk olarak Ebu Bekir tarafından toplanan ve sonraları Osman zamanında ikinci defa toplanan Kuran’da hiçbir ayetin yeri değişmemiştir ve temelde ayetlerin derlenmesinde hiçbir müdahaleleri olmamıştır. “Fatiha” suresi gibi bazı sureler her ne kadar kâmil olarak nazil olsa da[5], Kuran’daki uzun sureler gibi diğer bazı sureler zamanla ve zahiren orantılı olarak (yani her bir sureden bir miktar ayetin nazil olması ve zamanlar surelerin tamamlanması) nazil olmuştur.

Bu alanda merhum Tebersi şöyle diyor: “Nüzul tertibinde, surelerin düzeninin riayeti, her surenin başlangıcıyla alakalıdır. Eğer bir sureden birkaç ayet nazil olsa ve o sure bitmeden başka bir sure kâmil şekilde nazil olsa hatta bu arada birkaç sure daha nazil olsa ve sonra ilk surenin kalan ayetleri nazil de olsa tertibin geçerliliği (surelerin Mekki ve Medeni olmaları) her surenin başlangıç ayetlerinin nüzulüne göredir.”[6]

Bu duruma göre, ayetlerin farklı surelerde derlenmesi ve yerleştirilmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyleydi. Ama Osman zamanında Kuran’ın farklı nüshaları toplandı ve herkes başkalarının Kuran’ında olmayan kendi nüshasının doğruluğunun ispatı için o ayetlerin, Peygamber’den (s.a.a) duyduğuna dair iki şahit getiriyordu ve o nüsha da yerine yerleştiriliyordu.[7]

Üçüncü Görüşün Tahlili:

Ayetlerin düzeni konusunda yaklaşık olarak[8] ortak bir görüş mevcuttur. Ayetlerin düzenlenmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle ve kayıtla gerçekleşen bir iştir.[9] Ama daha önce de dediğimiz gibi her ne kadar Kuran’ın Peygamber (s.a.a) zamanında da toplandığına dair rivayetler olsa da,[10] bazı alametlere göre surelerin tertiplenmesi sahabe zamanında gerçekleşmiştir.[11] Eğer bu görüşü kabul edersek –güçlü de bir görüştür- Kuran’ın toplanması genel anlamda üç merhalede gerçekleşmiştir; Peygamber (s.a.a) zamanında, ilk ve ikinci halife döneminde ki nihayetinde üçüncü halifeye ulaşan dönemde.[12]

Kuran’ın Toplanması:

Kuran Peygamber (s.a.a) zamanında, Onun emriyle bazı sahabeler aracılığıyla toplanmıştır. Bu toplama vahiy kelamının yazımıdır. Ebu Bekir zamanında perakende haldeki levhalar ve parça halindeki ayetler levhalarda ( şimdiki kitaplara benzer bir mecmua) toplandı. Sonuçta Osman zamanında bu birçok Mushaf ki Araplar sayesinde farklı kıraatlere müptela olmuştur, tek bir Mushaf da toplandı.[13]

Ali (a.s) Mushaf'ı:

Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra Kuran’ı toplanması ile meşgul oldu. Bu Kuran’ın (Mushaf’ın) özelliği ayet ve surelerin nüzulüne göre dakik olarak düzenlenmesiydi.[14] Yani Mekki olanlar Medenilerden önce yer alıyordu.[15] Ama bu Kuran, hilafet iddiası taşıyan bazı sahabeler tarafından kabul görmedi.[16] Sonuçta ise son olarak üçüncü halifenin bir araya getirdiği Kuran, Ali (a.s) tarafından da kabul edildi.[17]

Bahsedilen konuları nazara alarak şu neticeyi alabiliriz:

  1. Kuran ayetleri tedrici nüzulüne göre bazen kâmil bir sure şeklinde bazen de bir sureden birkaç ayet şeklinde nazil oluşu.
  2. Kuran ayetlerinin nüzulünde, ayetlerin orantılı olarak farklı surelere nazil olması.
  3. Sahabeden bazıları Peygamber’in (s.a.a) desturu (nüzulün düzenine göre değil) ve kendi derlemesiyle Kuran’ı bir araya getiriyordu.
  4. Ayetlerin derlenmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle ve kayıtla gerçekleşmiştir.
  5. Bir söyleme göre surelerin derlenmesi, sahabe zamanında ve özellikle Osman zamanında gerçekleşti.
  6. Kuran’ın toplanması Peygamber (s.a.a) zamanında, vahyin yazımıyla olmuştur. Birinci ve ikinci halife zamanında perakende olan levhalar toplandı ve bir mecmuada toplandı. Osman zamanında birkaç yıldır süre gelen farklı kıraat sorunları çözümlendi.
  7. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibine göre topladı ama Osman aracılığıyla toplanan Kuran da İmam tarafından kabul gördüğü için Müslümanlar arasında vahdeti koruyarak kendi topladığı Kuran’ı kaldırdı.

 


[1] Bakınız 71 ve 1625. soru

[2] İbni Abbas şöyle diyor: Allah Resulü (s.a.a), “Bismillahirrahmanirrahim” nazil olana kadar surenin ne zaman biteceğini bilmiyordu. Bezzar ayrıca şunu da ekliyor: “Bismillah” nazil olduğunda bir surenin bittiği ve diğer bir surenin başladığı belli olurdu. El-Mizan, C.12, S.186

[3] Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kuranî, S.76, Muessese’yi Et-temhid, Kum, 1999

[4] Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kuranî, S.77; İbni Aşur, Et-Tahrir vet-Tenvir, C.1, S. 90; Tirmizi İbni Abbas’tan, O da Osman b. Affan’dan naklederek diyor ki:

«كان رسول اللّه صلّى اللّه عليه و سلّم مما يأتي عليه الزمان و هو تنزل عليه السور ذوات العدد- أي في أوقات متقاربة- فكان إذا نزل عليه الشي‏ء دعا بعض من يكتب الوحي فيقول ضعوا هؤلاء الآيات في السورة كذا».

[5] Ulum-i Kuranî, S. 76

[6] Tabersi, Fazıl b. Hasan, Mecmeul-Beyan fi Tefsiril-Kuran, mütercimlerin tercümesi, C. 26, S.147, Feraheni Yayınevi, Tahran, 1981; Ulum-i Kuranî, S. 89

[7] Tercüme’yi EL-Mizan, C. 12, S. 174

[8] Şia’nın Muhammed b. Habibullah Sebsivari Necefi gibi “El-Cedid fi Tefsiril-Kuranil-Mecit C.2, S. 420” müfessirleriyle ve gayri imami olan ŞEvkani gibi “Fethul-Kadir, C.1, S. 86” müfessirlerle bu konuda muhalefet etmişlerdir.   

[9] Suyuti, El-İtkan fi Ulumil-Kuran, C.1, S.71; Ulum-i Kuran, S. 119

[10] El-İtkan, C.1, S.69; Buhari, Muhammed b. İsmail, Sahihi Buhari, C.4, S. 1907, Dar b. Kesir, Beyrut, 1407 h.k.

[11] Ali b. Süleyman El-Abid, Cem’ul-Kuran Hifzan ve Kitabetun, S: 70, Birinci konu:

الأدلة على كتابة القرآن الكريم في عهده صلى الله عليه وسلم ، ما رواه البخاري ومسلم عن ابن عمر  « أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى أن يُسَافر بالقرآن إلى أرض العدو » .

* وفي لفظ لمسلم أن رسول الله صلى الله عيه وسلم قال : « لا تسافروا بالقرآن ، فإني لا آمنُ أن يناله العدو »،بیجا،بیتا

[12] Mukriyzi, Ahmet b. Ali, Emtaul-İsma’, C. 4, S.239, Darul-Kutubil-İlmiye, Beyrut, 1420 h.k.

[13] Bakınız: Cem’ul-Kuran Hifzan ve Kitabetun, S: 70 (Peygamber (s.a.a) zamanında Kuran’ın toplanmasıyla ilgili); El-İtkan, C.1, S. 69 ve 70 (Ebu Bekir ve Osman’ın Kuran’ı toplaması ile ilgili ve bu konuyla ilişkili olan yerler)

[14] Daha önce de deiğimiz gibi bazı ayetler Peygamber’in (s.a.a) emriyle kendilerine has yerlere yerleştirilmiştir.

[15] Ulum-i Kuranî, S. 121, Muhammed b. Sa’d, Et-Tabakatul-Kubra, Tercüme Mehdi Damğani, C.2, S. 324, Kültür ve Düşünce Yayınevi, Tahran, 1995

[16] Ulum-i Kuranî, S. 122

[17] Ali (a.s) hilafeti zamanında Kufe’ye ulaştığında halk, Osman’ın yaptığı iş için serzenişte bulundu. Zira o halka Kuran’ın tek bir nüshasını sunmuştu. Ali (a.s) sesini yükselterek susmalarını istedi ve buyurdu ki: O her ne yaptıysa bizimle meşveret ederek ve muvafakat ederek yaptı. Ben de eğer Onun yerinde olsaydım böyle yapardım ve aynı yoldan giderdim. Bakınız: A’sam b. Kufi, El-futuh, Tercüme, Mestufi Herevi, S. 997, Neşr’i İntişarat ve Amuzeş’i İnkılab’i İslami, Tahran, 1993; Ulum-i Kuranî, S. 122-123

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar