Gelişmiş Arama
Ziyaret
39020
Güncellenme Tarihi: 2009/01/19
Soru Özeti
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir?
Soru
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir? Kendim Şia mezhebine mensup olmama rağmen, Şianın Vahhabiyete ne gibi üstünlüğü olduğunu bilmiyorum. Mezhebimin hak olduğu konusunda nasıl mutmain olabilirim?
Kısa Cevap

Şia mezhebinin üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından kaynaklanıyor. Hak yol her dönemde yanlızca birdir. Diğer dinler ya temelden batıl ve asılsızdır ya da kaybolmuş ve değişmişlerdir. Bugün hak din İslam’dır. Asıl ve gerçek İslam ise Şia mezhebinde tecelli bulmuştur. Yanlızca Şia öğretileri öz Muhammedi İslam’ın göstergesi olabilir. Bunu tarih ve dini kaynaklar teyit etmekteler. Bu özellik Vahhabiyyette yoktur. 

Ayrıntılı Cevap

Şia mezhebinin diğer mezheplere üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından dolayıdır. Hak din her dönemde yanlızca bir dindir. Allah-u Teala’nın her dönemde bir şeriatı vardır. Onun dışında ki dinler ya temelden batıl ve yalandır veya kaybolmuş ve hükmü kalkmıştır. Şimdiye kadar insanlığa gelen dinler birbirinin yanında ve birbirine alternatif değil, aksine biribirinin peşi sıra, tamamlayıcı olarak gelmişlerdir. Yani, yeni din önceki dinin tamamlayıcısı olup onun hükmünü kaldırmıştır. Yeni dinin gelmesiyle, önceki dinin süresi sona ermiş, resmiyetini kaybetmiş ve yerini yeni dine bırakmıştır. Herkesin yeni dine uyması ve ona iman getirmesi gerekir. Bu yüzden mukaddes kitap ve dini naslarda yeni dine iman getirmeyenlere ‘kafir’ denmektedir.

 

İslam, insanlığa gönderilmiş en son ve en kamil dindir. Allah, İslam’dan başka hiçbir dini kabul etmeyecektir:

‘Şüphe yok ki Allah katında din ancak İslam’dır.’[1]

‘Kim İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir.’[2]

 

Maalesef Müslümanlarda diğer dinlere mensup olanlar gibi çeşitli mezheplere bölünmüşlerdir. Tabi bu mezheplerin hepsinin hak üzere olduğu söylenemez. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Onlardan yanlızca bir fırka kurtuluşa erecektir, diğerlerinin hepsi ateştedir.’[3]

 

İslam mezhepleri arasında fırka-i naciye (kurtuluşa eren fırka) Ehl-i Beyt yolunu takip eden On iki İmam Şiasıdır. Teşeyyü’ gerçek ve hakiki İslamdır. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ey İnsanlar! Ben sizin aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Itratım, Ehl-i Beyt’imdir.’[4]

 

Peygamberimizin güvenilir ve değerli sahabesi Ebuzer-i Gifari şöyle rivayet ediyor: ‘Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu duydum: Bilin ki, benim Ehl-i Beyt’im sizin aranızda, Nuh kavminin içinde ki gemi gibidir; kim o gemiye binerse kurtulur, kim de muhalefet ederse boğulur.[5]

 

Şia mezhebi, tevhid, adalet, nübüvvet, imamet ve mead temeli üzerine kuruludur. Şii, on iki masum imam (a.s)’ın, Resulullah (s.a.a)’in halifeleri olduğuna inanmaktadır. Onların (a.s) birincisi İmam Ali (a.s), sonuncusu da İmam Mehdi (a.s)’dır.

 

Allah Resulü (s.a.a)’den rivayet edilen bir çok hadiste masum imamların kaç tane olduğu hatta isimleri bile açıklanmıştır. Abdullah b.Mes’ud birgün bir grupla beraber otururken bir bedevi Arap gelerek onlardan hangisinin Abdullah b.Mes’ud olduğunu sordu. Abdullah, benim, diye cevap verdi. Arap: ‘Peygamberiniz, kendisinden sonra kaç tane halifesi olduğunu size beyan etti mi?’ diye sordu. Abdullah dedi ki: ‘Evet, Ben-i İsrail’in on iki tane önderi kadar.’[6]

 

Bizim, Şia’nın hak olduğuna delilimiz Kur’an ve sünnettir. Allah-u Teala, Kur’an’da Allah’a, Resulüne ve emir sahiplerine –ki onlar Resul-u Ekrem (s.a.a)’in buyruğuyla Ehl-i Beyt İmamlarıdır- uyulmasını bize emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde imamet ve velayet meselesine işaret olunmuştur. ‘Yakın akrabalarını uyar’,

‘Şüphe yok ki sizin veliniz Allah, resulü ve namaz kılıp, rüku halinde zekat veren iman edenlerdir (mü’minlerdir)’,

‘Ey Resul! Rabbinden sana nazil olan o şeyi tebliğ et, eğer bunu yapmazsan risalet görevini yerine getirmemiş olursun’,

‘Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’a razı oldum,’

‘Şüphe yok ki ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ister’ vb. ayetler bu konu hakkındadır.

 

Allah Resulu (s.a.a)’de, Hz. Ali(a.s)’ı her zaman halifesi olarak tanıtırdı. Tarih ve rivayetler bunu ortaya koymaktadır. Örneğin Taberi, ‘Tarih’inde şöyle yazıyor: ‘Yakın akrabalarını uyar’ ayeti nazil olduğu zaman Peygamber akrabalarını toplayarak onlara şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala bana, sizi kendisine davet etmem için emir verdi. Kim bu işte bana yardım ederse kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.’ Onların içinde yanlızca Hz.Ali (a.s) ‘Ey Allah Reulü! Bu uğurda ben senin yardımcın olacağım.’ diye cevap verdi. Peygamber de elini Hz. Ali (a.s)’ın omuzuna koyarak ‘Şüphe yok ki bu (Ali), kardeşim, vasim ve sizin içinizde ki halifemdir; onu dinleyin ve ona itaat edin.’ diye buyurdu. Peygamber (s.a.a)’in akrabaları gülerek yerlerinden kalktılar ve Hz. Ebu Talib’e -alay ederek- dediler ki: ‘Senden oğluna itaat etmeni ve onun emrine uymanı istiyor.’[7]

 

 

Peygamber (s.a.a), mübarek ömrünün son yılında ‘Veda Haccı’ diye bilinen haccından dönerken ‘Gadir-i Hum’da Ali b. Ebu Talib (a.s)’ı imam ve Müslümanların önderi olarak tanıttı ve orada bulunan herkese Ali’ye Mü’minlerin emiri olarak biat etmelerini emretti. Ve şu tarihi sözünüde o gün orada buyurdu: ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.’ Bu hadis meşhur ve mütevatir hadislerdendir.

 

Bunlar Şia’nın diğer mezheplere göre üstün ve hak oluşuna dini açıdan ve ayet ve rivayetlere dayanarak kısaca getirdiğimiz delillerdir. Dini delillerin dışında da bu konuyu ele alabilir, Şia ve diğer mezheplerin öğretilerini mukayese ederek Şia’nın üstünlüğüne hüküm verebiliz. Ama bunu başka bir zamana bırakıyoruz.

 

Vahhabiyet konusuna gelince, bunun için Seyyid Mustafa Rezevi’nin yazdığı ‘Pakistan’ın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri’ adlı eserine bakmak yeterli olacaktır. O, bu eserinde şöyle diyor: Vahhabiler, Şii ve Sünni olmak üzere bütün İslami fırkaları müşrik, kafir ve putperest olarak bilmekteler. Resul-u Ekrem (s.a.a)’in ve Masum İmamlar (a.s)’ın kabirlerini ziyaret etmeyi, hacet istemeyi, saygı göstermeyi ve yüceltmeyi bid’at ve putperestlik olarak kabul etmekte, haram saymaktalar. Onlar, Peygamber’e selam vermeyi ve saygı göstermeyi namazın dışında caiz bilmiyorlar. Peygamberin ölümüyle birlikte, artık Ona saygı gösterme ve değer vermenin de bittiğini söylüyorlar. İmamlar ve din büyüklerinin kabirlerine her türlü türbe ve ziyaretgah yapmanın bid’at olduğuna inanıyorlar. Onlara göre Allah Resulü her türlü kuvvet ve zaafına rağmen bir beşerdi ve ölmüştür; artık bizden ve bu dünyadan her hangi bir şekilde haberi yoktur, dolayısıyla kabrini ziyaret ederek ona tevessül etmek haramdır.[8]

 

Acaba böyle bir öğreti fıtrat ve Kur’an’la mutabık olabilir mi? Hüküm vermeyi sizin akl-ı seliminize bırakıyoruz. Risaletin karşılığı olan Ehl-i Beyt’e sevginin[9] karşılığı bu mudur? Acaba şehitlerin ölmediğini ve Allah katında rızıklandığını[10] Kur’an buyurmuyor mu? Acaba Peygamber (s.a.a)’in makamı şehitlerin makamından daha mı düşüktür?!

Daha fazla bilgi almak için yeniden bize yazabilirsiniz.



[1] - Al-i İmran:19

[2] - Al-i İmran:85

[3] - İbn-i Batte, el-İnabet’ul Kubra, c.1, s.3; Hisal, s.585

[4] - Kenz-ul Ummal, c.1, s.44, el-İ’tisam bi’l Kitap ve’l Sünne

[5] - el-Müstedrek ala’s Sahiheyn,c.3, s.151

[6] - Hisal, s.467

[7] - Tarih-i Taberi, c.2, s.320, Mısır baskısı; İbn-i Esir, Kamil, c.2, s.41, Beyrut baskısı

[8] - Seyyid Mustafa Rezevi, Pakistanın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri, s.63-64

[9] - Şura: 23

[10] -Al-i İmran: 169

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar