Gelişmiş Arama
Ziyaret
5932
Güncellenme Tarihi: 2012/04/07
Soru Özeti
Acaba tarihte sadece imamların bakışıyla batini hidayet bulmuş olan kimseler olmuş mudur?
Soru
Acaba tarihte sadece imamların bakışıyla batini hidayet bulmuş olan kimseler olmuş mudur?
Kısa Cevap

İmamet makamı, mezhebin makamını ve mezhebin hedefini hayata geçirmek ve hidayette, maksat olan yere ve makama ulaştırmak anlamında olduğuna dikkatle sadece yol gösterme ve kılavuzluk yapmak imamet makamının vazifesi değildir, bilakis bunun yanı sıra tekvini hidayete de şamil geliyor. Yani imamın batini nüfuzu ve batini tesiri ve vücudundaki parıltıları kalplerini amade etmiş ve manevi hidayet olma duruma getirmiş olan kimselerin kalplerine yansıyor ve onları etkiliyor hidayet bulmalarına neden olur. Masum imamın manevi makamından etkilenerek hidayet bulmuş insanlar tarihte örneği çok olmuştur.

Ayrıntılı Cevap

İmamet makamı, mezhebin makamını ve mezhebin hedefini hayata geçirmek ve hidayette, maksat olan yere ve makama ulaştırmak anlamında olduğuna dikkatle sadece yol gösterme ve kılavuzluk yapmak imamet makamının vazifesi değildir, bilakis bunun yanı sıra tekvini hidayete de şamil geliyor. Yani imamın batini nüfuzu ve batini tesiri ve vücudundaki parıltıları kalplerini amade etmiş ve manevi hidayet olma duruma getirmiş olan kimselerin kalplerine yansıyor ve onları etkiliyor hidayet bulmalarına neden olur. Şöyle ki: peygamberlerin ve resullerin (s.a.a) gönderilişlerinden maksat insanlık camiasını hidayet etmektir. Bu hidayet iki boyutta gerçekleşir:

  1. Hidayet her peygamberin vazifesi olan “yol göstermek ve kılavuzluk yapmak” anlamındadır.
  2. Matluba ulaştırmak ve maksada kavuşturmanın da iki şıkı vardır:
  1. Teşrii hidayet ve dini programları hayata geçirmek, ister hükümeti kurmakla yani ilahi hükümlerini ve ilahi had ve hudutlarını icra etmekle olsun ister pratik ve ameli olarak insanları ve nefisleri terbiye ve eğiterek olsun, bunların her ikisi de peygamberlerin peşinde oldukları hedefin gerçekleşmesine ve tahakkuk bulmasına neden olur. Elbette bunun kendisi çok zor bir programdır. Bunun icra edilmesi için ilim, takva, yiğitlik ve müdüriyet bakımında birçok niteliklere ve özelliklere gerek duyulmaktadır. 
  2. Tekvini hidayet ve maksada kavuşturmak manevi ve ruhani tesir ve nüfuz, hazır durumda olan insanların kalplerine hidayet şualarının yansımasıyla gerçekleşir. İşte bu deruni ve içsel bir seyirdir. Kesinlikle böyleli bir programın daha fazla özellikler ve daha fazla hazırlık ister.[1]

İmamın hidayetteki rolüne dikkatle birçok insan vardır ki masum imamın (a.s.) manevi makamından etkilenerek hidayet bulmuşlardır. Örnek babında burada birisine işaret edeceğiz:

Hasan b. Ali b. Fuzal şöyle diyor: Ben mezhebi vakifi olan bir kimse idim. Bu akideyle Mekke’ye gittim. Mekke’ye girer girmez içimde bir fikir oluştu. Mültezem[2] denilen yere sarıldım ve şöyle dedim: Allah’ım sen benim düşüncemin ve anlayışımın ne olduğunu iyi biliyorsun!. Beni yolların en güzeline ve en iyisine hidayet et. Bir an hazreti imam Rızaya gitmek kalbimden geçti. Medine’ye gittim ve imam rızanı kapısının önünde durdum ve hizmetçiye (köleye) şöyle dedim: Mevlandan içeri girmem için izin iste. Ona Iraktan olan birisi kapının önünde bekliyor de. Bu esnada İmamın sesini duydum ve içeri girmemi istedi. İçeri girdim gözü bana takılır takılmaz şöyle buyurdu: Allah senin duanı kabul etti ve seni kendi dinine hidayet etti. Şöyle dedim: Allah için şahitlik ederim ki sen insanlar içinde Allahın güvenilir kimsesi (emin) ve hüccetisin.[3]

 


[1] Bir grup yazar (doktor Yedi Mutlak gözetiminde), “İmamet Pejohi (beresi didgahayi İmamiye, Mutezile, ve Aşaire”, baskı, 1, Meşhet: danışgahi ulumi İslami rezevi, 1381, h.ş., s. 80.

[2] Kabenin kapısı ile hacerul-esvat arasında olan yere deniliyor. Bu isimle isimlendirilmesinin nedeni oraya yapışmanı müstahap oluşundan dolayıdır.

[3] Şeyh Saduk, “uyunu’l ahbar-i er-rza (a.s.”, baskı, 1, Tahran: intişarati ilmiye islamiye, c. 2, s. 219.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar