Gelişmiş Arama
Ziyaret
9062
Güncellenme Tarihi: 2010/03/09
Soru Özeti
Lütfen imameti ispatlayan akli delilleri ve imamın varlılığın gerekliliğini açıklar mısınız?
Soru
Lütfen bir imamın olmasının gerekliliğini ve imameti ispatlayan akli delilleri açıklayın.
Kısa Cevap

İmamet meselesi İslam’da çok önemli bir yere sahiptir. İmamet insanın tekamül yolundaki son durağıdır.

Bu makam, Hz. İbrahim (a.s) ve İslam Peygamberinde (s.a.a) olduğu gibi bazen nübüvvet ve risalet makamıyla beraber olmuş, bazen de Masum İmamlarda (a.s) olduğu gibi nübüvvet olmadan tek başına da olmuştur.

Nasıl ki, insanın gelişip ilerlemesi için peygamberlere ihtiyaç varsa dinin korunması ve Peygamberlerin yolunun devam etmesi içinde imama ihtiyaç vardır.

Bütün zamanlarda masum bir insan ve ilahi bir hüccetin olmasının gerekliliği birçok akli delillere dayanmaktadır. O delillerden biri imamet ve nübüvvetin Allah-u Teala tarafından manevi bir feyiz olduğudur. Lütuf kaidesine göre böyle bir feyiz hep olmalıdır.

Burhan-ı mazhar-ı cami, burhan-ı imkan-ı eşref, illet-i gai vb. deliller de imamın gerekliliğini ortaya koymaktalar.

Ayrıntılı Cevap

İmamet İslam’da önemli bir yere sahiptir. Kur’an-ı Kerim onu yalnızca büyük peygamberlerin ulaştığı insanın tekamül yolculuğunun son merhalesi olarak kabul ediyor ve Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyuruyor: ‘Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (İşte o zaman Allah,) ‘Ben seni insanlara imam (önder) kılacağım.’ dedi. (İbrahim,) ‘Benim soyumdan da.’ dedi. (Allah,) ‘Benim ahdim (imamet makamı) zalimlere erişmez.’ dedi.’[1] (pak ve masum evlatlarından başka, kimse bu makama layık değildir).

Ayetten, bu makamın çok yüksek bir makam olduğu anlaşılmaktadır. Zira Hz. İbrahim (a.s) nübüvvet ve risalet makamına sahip olmasına rağmen ömrünün sonuna doğru ve zor imtihanları geçtikten sonra ona ulaşmıştır.

İmamet makamı bir çok yerde nübüvvet makamıyla beraberdir. Hz. İbrahim (a.s) gibi ulu’l azm peygamberlerin imamet makamları vardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) de hem imam, hem resul, hem de nebi idi. Bazı yerlerde ise imamet ve nübüvvet birbirlerinden ayrılabilirler. Masum İmamlar (a.s) kendilerine vahiy nazil olmayan yalnızca imam olan kimselerdeler.

Bütün zamanlardaki genel imametin akli delilleri şöyledir:

a) Burhan-ı Lütuf: Nübüvvet ve imamet İnsanı yaratılış gayesine yakınlaştıran Allah tarafından verilmiş manevi bir feyizdir ve lütuf kaidesine göre bu feyiz devamlı olmalıdır. Lütuf kaidesi İslam toplumunda hakkın merkezi olacak ve toplumu mutlak hatadan koruyacak bir imamın olmasını gerektirmektedir.

Gaybetteki imamın varlığının faydalarını şöyle sıralayabiliriz:

1-             Allah’ın dinini genel manada korumak.[2]

2-             Eğitime müsait nefisleri eğitmek manevi feyiz yetiştirmek.

3-             Mezhebin varlığını sürdürmek.

4-             İnsanların örnek alabilecekleri yaşayan bir örneğin varlığını bilerek ona bağlanmaları.[3]

b) Burhan-ı İllet-i Gai: Kelam ilminde Allah-u Teala’nın fiillerinde bir hedef ve amaç olduğu ispatlanmıştır. Ancak bu gaye Allah’a ait değil bizzat yaratığın kendisine aittir; çünkü Allah-u Teala mutlak kemaldir ve onda her hangi bir eksiklik yoktur. Allah’ın fiillerinin gayesi kullarına/yaratıklarına dönmektedir. İnsanın var olmasının gayesi insan-ı kamil olmasıdır; yani insan bir ağaç gibidir, meyvesi ise insan-ı kamildir.[4]

 

c) Burhan-ı İmkan-ı Eşref: Felsefede eşref imkanı kuralı diye bilinen kural uyarınca eşref varlik, (en üstün ve şerefli varlık) varlık mertebelerinde, düşük mertebelerden daha önce olmalıdır.[5]  

Varlık âleminde insan eşref-ul mahlukattır. Varlık, hayat, ilim, kudret, cemal vb. şeyler yeryüzünün hücceti olan insan-ı kâmile ulaşmadan önce normal insanlara ulaşması imkânsızdır.

d) Burhan-ı Mazhar-ı Cami’: Zuhur makamında Allah’ın mutlak hüviyetine vahdet ahkamının galebesi vardır ve zati vahdette ayrıntılı isimlere yer yoktur. Öte yandan dış alemde kendini gösteren ayrıntılı mazharlarda çokluk ahkamı vahdete galiptir. İşte burada, zati vahdet veya çokluk imkânının ayrıntılı isimleri hakiki vahdet yönünden hakka mazhar olabilmesi için birbirine galip gelmediği ilahi ferman, itidali bir sureti gerektirmektedir. O itidali surette insan-ı kâmildir.[6]

Allame Hilli (r.a) Nasıruddin Tusi’nin imamın gerekliliği konusunda getirdiği delillerin açıklamasında şöyle buyuruyor:

1-             İnsan aklı, kavrayışının yükselmesi için, nakli beyanlarla takviye edebilecek, bir peygamberin varlığına ihtiyacı vardır; zira insana aklıyla dinin bir çok usul ve furu’unu anlamak mümkün olsa da ona güvenme, onları yerine getirme konusunda bazen kalbinin derinliklerinde vesvese ve sarsıntılar meydana gelebilir. Ama bu akli hükümler ilahi bir önder tarafından güçlendirilirse her türlü şüphe ve ikilem giderilecek ve insanın kalbi daha güçlü bir şekilde akli bulgularının peşinden gidecektir.

2-             Bir çok şey var ki akıl onların iyi ve kötü olduğunu anlayamıyor. Onların iyi ve kötü olduğunu anlayabilmesi için ilahi önderlere ihtiyaç vardır.

3-             Bir çok şey faydalı, bazı şeyler de zararlıdır. İnsan yalnızca kendi aklıyla onların fayda ve zararını kavrayamaz. İşte burada ona faydalı ve zararlı olan şeyleri açıklayacak birine ihtiyacı vardır. O kimse de ancak vahiy kaynağıyla beslenen ilahi önderlerdir.

4-             İnsan toplumsal bir varlıktır; bütün bireylerin haklarını koruyacak ve onları doğru bir kanala yönlendirecek kanunlar olmadıkça arzu edilen kemal düzeyine ulaşamayacaktır. Böyle kanunların doğru tespiti ve icrası pak, masum ve bilgin rehberlerden başkasından taraf gerçekleştirilemez.

5-             İnsanlar kemali derk etmekte, ilim ve maarif öğrenmekte ve faziletler kazanmakta farklıdırlar. Bazıları bu yolda gitme gücüne sahipken, bazıları da bundan acizdir. İlahi önderler mümkün olan kemale ulaşmak için birinci grubu takviye ederken ikinci gruba da yardımcı olurlar.

6-             İnsanların ahlaki yapıları farklı olduğundan faziletlerin eğitilmesinin tek yolu pak ve masum önderlerdir.

7-             İlahi önderler, itaat ve günahların karşılığı olan sevap ve cezaları tam olarak bilmekteler; bunları başkalarına söylediklerinde onlarda vazifelerini daha bir azimle yerine getirirler.[7]

İmametin nübüvvetin devamı olmaktan başka bir şey olmadığı göz önüne alındığında bu felsefelerin çoğu Masum İmamlar (a.s) içinde geçerlidir. Başka bir ifadeyle, Allah-u Teala insanı, kemal ve saadet için yarattığı için onun hidayeti için vahye dayalı ve masumluk makamına sahip peygamberler göndermesi gerektiği gibi bu yolun devamı için peygamberlerden sonra masum halifeler seçmeli ki insanlığı amaçlanan hedefe götürmeye yardımcı olsunlar. Bu gerçekleşmezse hedefe varılmaz; zira:

1- İnsan aklı tek başına kemal yolunda ilerleme sebeplerini tespit etmekte kesinlikle yeterli değildir, hatta bazen onun onda birini dahi bilmemektedir.

2- Peygamberlerin getirdikleri din, Onlardan sonra çeşitli tahriflere uğratılabilir. Bunu önlemek amacıyla masum ve ilahi koruyucular gereklidir. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim hakkında ‘Kuşkusuz Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik ve elbette onu biz koruyacağız.’[8] diye buyurmaktadır, ama bunun hiçbir sebep olmadan yapacağını buyurmamıştır. Dinin korunması sebeplere dayanmaktadır ve o sebeplerden en önemlisi Masum İmamlar (a.s)’dır.

3- İlahi hükümetin kurulması, adaletin yerleştirilmesi ve insanın yaratılış hedefine ulaştırılması masum insanların dışında kimsenin yapabileceği şeyler değildir. Zira tarih, beşeri hükümetlerin hep şahsi veya belli grupların menfaatini temin ettiğini, onların tüm çabalarının bu yönde olduğunu göstermektedir. Asırlarca demokrasi, halkın egemenliği, insan hakları vb. gibi sloganlar atılmış ama uygulamada bütün bunlar, şeytani güçlerin hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araçtan başka bir şey olmamıştır ve onlar bunlardan faydalanarak sinsi bir şekilde niyetlerini insanlar üzerinden gerçekleştirmişlerdir. Bunun başlıca sebebi her türlü hataya maruz olan yani masum olmayan kişilerin mihver olmasıdır.

4- Toplumda din kanunlarının devam edebilmesi için, dinin bütün ayrıntılarını en küçük bir belirsizlik kalmayacak şekilde tümüyle bilen imamlara ihtiyaç vardır.

 

Bütün bu söylediklerimizden Masum İmamların olmasının gerektiği ve varlıklarının felsefesi güzel bir şekilde ortaya çıkmaktadır.[9]



[1] - Bakara/124

[2] - Şerif-ul Ulema, Keşfu’l Kına’ s.148

[3] - Bkz: Mehdeviyetin Kelami Dayanağı, 220. Soru

[4] - Bkz: Mehdeviyet Felsefesinin Temelleri, 221. Soru

[5] - Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, Nihayetu’l Hikme, s.319-320

[6] - Bkz: Temhid-ul Kavaid, s.172; Abdullah Cevadi Amuli, Tahrir-u Temhid-il Kavaid,

[7] - Şerh-i Tecrid, s. 271, (az bir değişiklik ve özetle), Peyam-ı Kur’an’dan yapılan lıntıdır,

.9, s. 37-38

[8] - Hicr/9

[9] - Daha fazla bilgi için bkz:

-Kur’an’dan İmam Ali (a.s)’ın İmametinin İspatı, 324. Soru

-İmamet ve İmamlara İnanmanın Delilleri, 321. Soru

-İmam Mehdi (a.s)’ın Yaşadığına Dair Deliller, 582. Soru

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Namahremden suni saç ve suni tırnağı gizletmek vacip midir?
    7277 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/19
    İmam Humeyni hazretleri (kuddise sırıhu) ve diğer değerli merciler şöyle buyurmuşlardır: Kadınlar suni saçları ve gizli (kalması gereken) ziynetleri (bilezik ve gerdanlıklar gibi) de namaz dışında kapatmaları gerekir.[1] Namaz esnasında ise suni olan saçları, ...
  • Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
    18411 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır. ...
  • Dünyayı sevmekten kurtulmanın yolu nedir?
    15353 Pratik Ahlak 2010/08/08
    Dünya “edna”nın müennesi olup (ahret hayatı karşısında) daha aşağı ve daha değersiz şey anlamındaki “deni” ve “denaet”ten veya (ahret hayatı karşısında) daha yakın anlamındaki “denev”den türemiştir. Kur’an ve rivayetlerin açıklamasında dünya yerilen dünya ve övülen dünya diye iki kısma ayrılır. Dünyadan söz eden ve insanları onun ...
  • Raf’ı hadisi nedir?
    8156 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Raf’ı hadisi İslam Peygamberinden (a) rivayet edilen iki hadisin unvanıdır. Birinci hadis, İslam dininde bazı özel durumlarda teklif ve onun gerekliliklerinin ilga edildiğini veya bazı amellerin vaz'i yada teklifi sonuçlarının kaldırıldığını içerir. İkinci hadis, teklif veya bazı hükümlerin, belirli kişileri kapsamadığını ifade eder.
  • İmam Hasan’ın (a.s) yaşantısı, faziletleri, menkıbeleri, sulh ve şahadeti tarihçesini kısaca açıklayınız.
    9232 Tarih 2011/06/20
     İmam Ali b. Ebu Talip’in (a.s) oğlu İmam Hasan (a.s), mübarek Ramazan ayının 15. gecesinde hicretin üçüncü yılında Medine’de dünyaya gözlerini açtı. 37 yaşındayken ona İmam Ali’nin halifesi ve (a.s) varisi olarak biat edildi. İmamet dönemi altı ay üç gün sürdü. Ondan sonra oluşan bazı özel etken ve şartlardan dolayı ...
  • Bazen mezarları namaz kılan kimsenin kıble yönüne düşen imamların kabri yanında namaz kılmak doğru mudur?
    10156 Tefsir 2010/11/27
    Özellikle söz konusu ayetin zahiri, kabirlerin yanında mescit yapmaya izin vermektedir ve böyle bir mescidin Ashab-ı Kehf’in kabirleri civarında yapılmış olduğu da tefsirlerden anlaşılmaktadır. Elbette zahiri manaları itibariyle bu mekânlarda mescit yapmayı yasaklayan bir takım rivayetler de mevcuttur.  Ama bu ayeti göz önünde bulundurmayla ve bu ...
  • Hindistan ve Osmanlı İslamının teorik mukayesesi.
    7410 Fıkıh Tarihi 2010/12/04
    Osmanlı İslamıyla Hind İslamını değerlendirip mukayese etmek için bu iki ülkeye nüfuz eden ve hakim olan mezhebi bilmek gerekir. Osmanlıya (hicri 7. asırdan 10. asıra kadar) hakim olan fıkhi mezhep Ehl-i Sünnetin dört mezhebinden biri olan Hanefi mezhebidir. Ancak onlar itikatta Eş’ari mezhebine mensuptular. Hanefi ...
  • neden İslam'ı kabul etmeliyiz.
    26094 Yeni Kelam İlmi 2011/01/31
    Allah tarafından insanı hidayet edip onu ebedi mutluluğuna ve kemaline kavuştumak için gönderilen dinlerin en kâmili ve en kapsamlısı İslam dinindir. İslam dinini kabul etmemizi gerektiren nedenler aşağıdaki kanıtlar ve delillerdir.1-   İslam dinin kapsamlılığı;
  • Rivayetlere göre gayrimüslimlere karşı davranışımız nasıl olmalıdır?
    11709 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/10/12
    İslam, insan fıtratına uygun sevgi dolu bir din olup bütün insanlığın hidayet ve saadeti için gelmiştir. Din seçmek isteğe bağlı olduğu için her zaman bütün islam toplumlarında az çok gayrimüslim bulunur. İster İslam toplumunda ve İslam devletinin himayesinde yaşayanlar olsun (ehl-i zimme), ister gayr-i İslami ...
  • Utanmanın kökü nedir?
    12855 Teorik Ahlak 2010/09/22
    Utanmak “çekingenlik” anlamındadır. Çekingenlik ise olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır. Çekingenlik hayâ ile eşdeğer değildir. Hayâ kendini kontrol etme gücü olup iradî ve değerli bir fiildir. Ayet ve rivayetlerde ondan olumlu bir şekilde söz edilmiştir. Çekingenlik ise tamamıyla gayri tabii, hoş olmayan ve insanın ...

En Çok Okunanlar