Gelişmiş Arama
Ziyaret
22045
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Hz. Ali (a.s) Ebubekr, Ömer ve Osman’a biat etti mi? Neden?
Soru
Hz. Ali (a.s), Allah’ın kendisini halife seçtiğini biliyorduysa neden Ebubekr, Ömer ve Osmana biat etti? Deseniz ki gücü yoktu, o zaman gücü olmayan biri imamete de layık olmaz, zira ancak imamet yükünü taşıma gücüne sahip kimse imam olabilir. Yok gücü vardı, ama kendisi bu gücünden faydalanmadı derseniz, o zaman haindir ve hainden imam olmaz(!) ve rehberliğine itimat edilemez. Oysa İmam Ali ihanet vb. şeylerden beridir. Haşa ki O hain olsun. Öyleyse sizin buna cevabınız -varsa eğer- nedir?
Kısa Cevap

1-     İmam Ali (a.s) ve Peygamberin ashabından bazıları başlangıçta Ebubekr’e biat etmediler. Sonradan biat ettilerse de bunu İslamın korunması ve İslam devletinin hayırı için yaptılar.

2-      Bütün sorunlar kılıç ve cesurlukla halledilmez, her yerde zor ve güç kullanılmaz. Hikmetli ve akıl sahibi kimse her sorunu kendisine uygun özel yöntemle halleder.

3-     Eğer İmam, dinin korunması ve Allah Resulü’nün (s.a.a) çektiği zorlu zahmetlerin boşa çıkmaması için bazılarıyla biat ettiyse bunun manası onların gücünden korktuğu veya onlardan daha az güce sahip olduğu için değildir.     

4-     Tarihe ve İmam Ali’nin (a.s) sözlerine baktığımızda, İmam (a.s) halifelerin dönemindeki mevcut duruma itirazda bulunmuştur, ancak aynı zamanda İslam düşmanlarının karşısında İslam devletini korumuş ve takviye etmişti.

Ayrıntılı Cevap

İslam tarihinin başlarındaki olaylara baktığımızda göreceğiz ki:

‘Peygamber (s.a.a) daha defnedilmeden Beni Saide Sakifesi olayı baş gösterdi. Hz. Ali (a.s), Resulullah’ın (s.a.a) kefen ve defin işleriyle meşgulken bir grup Hz. Ali’nin (a.s) dışında başka birine biat etti.’[1] Ama Abbas b. Abdulmuttalib, Fazl b. Abbas, Zübeyr b. Avvam, Halid b. Said, Mikdad b. Amr, Selman-ı Farsi, Ebuzer-i Ğifari, Ammar b. Yasir, el-Berra b. Azip, ve Ubey b. Kaab gibi ashabın ileri gelenleri ona biat etmediler ve Hz. Ali’nin tarafına geçtiler.[2] Müsned-i Ahmed (1/55) ve Taberi’nin (2/466) yazdığı gibi bu grup Hz. Zehra’nın evinde toplanmış ve Ebubekr’e biat etmemişlerdi.[3]

Tarihlerde şöyle yazar: Hz. Ali, kapısında toplanan ve kendilerine biat etmesini isteyenlere şöyle cevap verdi: ‘Gidin yarın saçlarınızı kestirin ve gelin.’ Ama ertesi gün yalnızca üç kişi geldi.[4]

Yine tarihler, Hz. Ali’nin Hz. Fatıma hayatta olduğu sürece kimseye biat etmediğini yazmaktadır. Ancak  halkın Ebubekr’den dönmediğini görünce mecbur kalıp biat etti.[5]

İmam Ali (a.s) ve ashaptan bir grup, Peygamberin vefatından sonra bir süre Ebubekr’e biat etmediler. Biat ettikleri zamanda bunu yalnızca İslamın ve İslam devletinin korunması için yaptılar.

Belazeri, İmam Ali’nin (a.s) biat etme nedenini şöyle açıklıyor: ‘Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Arap kabilelerinden bazıları mürted olmuşlardı. Osman Ali’nin (a.s) yanına gelerek ‘Ey amcaoğlu, sen biat etmeyinceye kadar onlardan hiç kimse düşmana karşı savaşmaya gitmeyecektir.’ diyor ve Onunla devamlı bu şekilde konuşuyordu. Sonunda Ali (a.s) Ebubekr’le biat etti.[6] Ancak Hz. Ali (a.s) Ebubekr’in halifelik döneminde ve ondan sonraki dönemlerde bu olanlara şikayet ve itirazlarını dile getiriyordu.

İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Allah'a andolsun ki Ebubekr, hilafete göre yerimin, değirmen taşının mili gibi olduğunu bildiği halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi... Ben de hilafetle arama bir perde çektim, ondan yüz çevirdim... Başladım düşünmeye; kesilmiş elimle atağa mı geçeyim, yoksa kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim?.. Gördüm ki sabretmek akla daha yatkın, sabrettim. Ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik. ‘[7]

‘İmam Ali’nin (a.s) cesaretine rağmen neden kıyam etmedi ve ameli olarak neden bir şey yapmadı’ sorunuza gelince diyoruz ki: Bütün sorunlar savaş ve kılıçla halledilmezler ve her yerde zorbalık geçerli değildir. Hikmetli ve akıl sahibi kimse sorunları onlara uygun özel yöntemle halleder. Savaş meydanında güç, kudret ve cesarete sahip olmak faydasız işlerin yapılmasına asla kılıf olamazlar.

Hz. Harun, Hz. Musa’nın kavminin buzağıya taptığını görünce hitabetli bir konuşmacı ve Hz. Musa’nın vasisi olmasına rağmen hakkı söyleyip, nasihat etmekten başka bir şey yapamadı. Kur’an, Hz. Musa’nın Hz. Harun’a Benî İsrailîn buzağıya tapmasına engel olmak için neden herhangi bir girişimde bulunmadığına dair itirazını ve Hz. Harunun verdiği cevabı şöyle anlatıyor: ‘Anam oğlu dedi, sakalımı, başımı bırak benim, gerçekten de, sözüme tam uymadın da İsrailoğullarının arasına ayrılık saldın, diyeceğinden korktum.’[8]

Hz. İbrahim’in putperestlerden uzaklaştığı konusunda da şöyle buyuruyor: ‘Onların ve Allah'tan başka kulluk ettikleri şeyleri bırakınca...’[9] Yine Ashab-ı Kehf’in zalim kavimlerinden uzaklaşması hakkında ise şöyle buyuruyor: ‘Ve mademki dediler, onlardan ayrıldınız ve Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, sığının mağaraya da Rabbiniz, rahmetiyle bir genişlik versin size ve işinizde de kolaylık sebepleri hazırlasın size.’[10]

Onlara bu idare etme ve kenara çekilmelerden dolayı korkak ya da hain dememiz doğru mudur?

Eğer İmam (a.s) Allah’ın dininin korunması ve Resulullah’ın (s.a.a) çektiği onca sıkıntı ve zahmetin boşa çıkmaması gibi değerli bir maslahattan ötürü birilerine biat ettiyse bu onların güçlerinden kendi canı için korktuğu veya gücünün onlardan az olduğu manasına gelmez; zira o dönemde İslam toplumunun imamlık ve önderliğini üstlenseydi liderlik gücünün ne ölçüde olduğunu herkes görecekti.

İmam (a.s) kıyam etmemenin tek yol olduğunu söyleyerek şöyle buyuruyor: ‘Peygamberin vefatından ve yaranın vefasızlığından sonra baktım Ehl-i Beyt'imden başka yardımcı göremedim, onların ölümüne razı olmadım ve diken dolu gözlerimi yumdum. Kemik saplanmış boğazımla (olayları) yudumladım. Sinirlerime hâkim oldum ve zakkumdan acı suyu tatma hususunda sabrettim.’[11]

Bir başka yerde bu konuyu şöyle açıklıyor: ‘Bugün öyle bir durumdayın ki, konuşacak olursam hükümet hırsına kapıldığımı söylü­yorlar. Susacak olursam ölümden korktuğumu iddia edi­yorlar.’[12]

Kısacası Hz. Ali (a.s) korktuğundan dolayı değil (ki dost ve düşman herkes onun o eşsiz cesaretine itiraf etmektedir), aksine hakkını almak için kendisini yeterli derecede destekleyen kimse bulamadığından, vahdeti korumak ve İslamın hayırı için sustu. Bu, her gerçek liderin yapacağı bir şeydir. Hatta Allah Resulü (s.a.a) kendisini destekleyenin az olmasından dolayı, o az sayıdaki ashabının ve İslamın korunması için kavminden ayrılıp Medine’ye hicret etmek zorunda kaldı. Ama Müslümanlar çoğaldıktan sonra Mekke’yi fethetmeye koyuldu. Yine müşriklerle antlaşma yaptığı zaman ‘eğer kendisini Allah’ın peygamberi biliyorduysa neden müşriklerle antlaşma yaptı’ denilebilir mi? Eğer karşı koyma gücü olmasaydı, peygamberliğe ve liderliğe salahiyeti yoktu mu diyecektik?!!

Dolayısıyla Hz. Ali (a.s) kendisini Peygamberin (s.a.a) halifesi olarak görüyordu, ama Müslüman toplumun hayırı için sabretmesi gerekiyordu. Çünkü O, Allah yolunda kahramanlığı, kılıcı ve gücünü nerede kullanacağını çok iyi biliyordu. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra ise en büyük kahramanlığın sabır olduğunu görüyordu. O biliyordu ki, kendisinin ve dostlarının eline kılıç almaları, daha yeni dikilmiş İslam fidanının kökünü kurutmak isteyen İslam düşmanlarının işine yarayacaktı. Bu maslahatlardan dolayı Hz. Ali (a.s) önemli olanı en önemli olana (İslamın aslının korunmasına) feda etti.         


[1] - Kenz-ul Ummal, c.5, s.652

[2] - Suyuti, Tarih-ul Hulefa, s.62 (Dar-ul Fikr yayınları- Lübnan); Tarih-I Yakubi, c.2, s.124-124; Taberi, Tarih-ul Ümem ve’l Müluk, c.2, s443 (İstikamet yayınları, Kahire); Müsned-i Ahmed, c.3, s.156, (Dar-us Sadr baskısı)

[3] - a.g.e.

[4] - Allame Askeri, Maalim-il Medreseteyn, c.1, s.162

[5] - Taberi, a.g.e. s.448

[6] - Ensab-ul Eşraf, c.1, s.587

[7] - Nehc-ul Belağa, 3. Hutbe, s. 45

[8] - Taha/94

[9] - Meryem/49

[10] -Kehf/16

[11] -Nehc-ul Belağa, 26. Hutbe, s. 73

[12] - a.g.e. 5. Hutbe, s.51

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar